Artık demir almak günü gelmişse zamandan
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli,
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden.
İyi yazar “anlatma” yöntemini değil “gösterme” yolunu kullanır. Bu iki kavramı hemen araştır öğren bence. Üçüncü sınıf yazarla işini bilen sanatçılar arasındaki fark buradadır canım kardeşim.
Hikâyenin yazıldığını kuru bilgilerden uzak, uygulamalı bir şekilde anlatıyor.
....................................................
....................................................
Vay Canına’nın, yazılı kaynaklarda anılan bütün deyimleri bulundurmak gibi bir iddiası yok. Belki de bu çalışmanın farklı yanı tam da burası! Sözü geçen deyimlerin ya güzel bir hikayesi var, ya da deyiminin içinde bugün günlük kullanımdan düşmüş bir kelime mevcut. Ama mutlaka edepli olanlar seçilmiş.
Başarılı ve temiz Türkçesiyle, renkli ve kokulu sıfatlarıyla ve günlük hayattan hikayelere ölçülü bir şekilde sızan argo ifadeleriyle eser hem leziz bir anlatım sunacak hem de benzer hikayeleri olan okurlarına ayna tutacak; bunu yaparken de onları gülümsetmeyi ihmal etmeyecek. Gönül Atölyesi, hatırı sayılır edebiyatçılara göre "dille dinin mezç edildiği, dili sağlam yöneliş öyküleri" iken okurlarına göre ise "ömür boyu zihinlerden silinmeyecek bir eser"dir.