1976 yılında Ankara'da doğdu. Notre Dame de Sion Fransız Lisesi’ni bitirdikten sonra Mimar Sinan Üniversitesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı okudu. Paris’te Doğu Dilleri ve Kültürleri Enstitüsü’nde (INALCO) karşılaştırmalı edebiyat, Bilkent Üniversitesi’nde Türk edebiyatı üzerine yüksek lisans tezi yazdı. 2017’de Paris Sorbonne IV’te “19. yüzyıl Osmanlı ve Fransız Kadın Edebiyatına Feminist ve Transnasyonal Bakışlar” adlı doktora tezini tamamladı.
Birçok ülkeden yazarın katılımıyla farklı üniversitelerden üç editörün hazırladığı Women Telling Nations adlı kitaba "Women's Nations from Ottoman to the New Republic in Fatma Aliye and Halide Edip Adıvar's Writing" başlıklı bir bölüm ile katkıda bulundu.
2009 yılından beri Özyeğin Üniversitesi’nde Türk Edebiyatı derslerinin yanı sıra toplumsal cinsiyet ve edebiyat, feminist teori üzerine seçmeli dersler veriyor.
Senem Timuroğlu'nun araştırma alanları arasında kadın edebiyatı tarihi, dişil yazı, Fransız feminizmi ve post-hümanist teoriler bulunuyor. Timuroğlu, çeşitli yayınevlerinde editör, redaktör ve düzeltmen olarak da çalışıyor.
Bir çocuk annesidir.
Genç kız ve kadın intiharlarının büyük çoğunluğu aşk ilişkisinden kaynaklanmıştır. Toplumun hoşgörüden yoksun olduğu bir evrede çaresizlik, intiharla sonuçlanıyordu. Toplumsal yapının değişim sürecinde uyumsuzluk ve kadının toplumsal normların baskısı altında kalışı genç kız ve kadınları bu yola sevk ediyordu.
Fatma Aliye için evliliğin ilk zamanlarında en büyük trajedi, çocukluğunda kendi mücadelesiyle yarattığı özgür dünyadan, “kendine ait oda”sından mahrum bırakılacak olmasıdır. Evlilik onun için, kaybettiği alanı yeniden ele geçirmek için verdiği ikinci mücadele dönemidir. Israrlı ve istikrarlı direnişi sayesinde bu mücadelesinden zaferle çıkacak, yalnızca “kendine ait bir oda”ya sahip olmakla kalmayacak, odasının penceresinden tüm dünyaya seslenecektir.
"Her ülkede -bir avuç bile olsa- sınıfını aşan, ulusunu aşan, kendisi olmaya cesaret eden kadınlar var. En çok takdir ettiğim, işte bu kadınlar. Her zaman tanımak isteyeceklerim işte bunlar, çünkü onlara tüm dünya çok yakın"
Okuma ve yazmanın kadınlar üzerinde özgürleştirici etkisi vardır. Okudukları romanlarda yeni ilişki biçimleri ve yaşam seçenekleriyle karşılaşan kadınlar kendilerinin, çevrelerindeki kadınların yaşamlarını sorgulamaya, maruz kaldıkları haksızlıklara isyan etmeye başlarlar.
Kitap Tanzimat dönemi kadın yazarlar ve özellikle ilk kadın romancı Fatma Aliye Hanım üzerinde duruyor ilk bölümde. Daha sonra Avrupa'ya gitmiş kadınlar ve Avrupa'dan gelmiş kadınları konu alıyor. Bu kadınların edebiyattaki rolü irdeleniyor kitap boyunca.
Ben bu kitabı 8 Mart için paylaşmıştım o yüzden 8 Marttaki yorumumu yapacağım...
.
Her gün öğrencilerin türlü çatışmalarına şahit olurken küçük yaştan itibaren ailenin ve öğretmenlerin bireyin yetişme sürecindeki baskın gücünü fark ediyorum. Her biri çevresinde gördüklerini yansıtıyor. Ayna gibi çocukların hareketleri.
Doktora tezini kitaplaştıran yazar, bize 19. ve 20.yüzyılda Aydınlanmanın etkisiyle düşünsel dönüşüme giren Müslüman Osmanlı kadın yazarların hayat hikayelerinden ve Batılı meslektaşlarıyla dostluğundan bahsetmektedir.
Tez uyarlaması olmasına rağmen roman tadında, kolay okunan, ilgilisi olmasanız bile anlayabileceğiniz bir kitap. Yazar karşılaştırmalı feminist bakış açısını kullansa da zaman zaman aşırıya kaçan analizler yapmıştır.
Yine de ulusal kanonlarda bulunmayan ve kolay duyamayacağımız bazı isimleri tanıtması açısından güzel bir eser.