Sen istediğin için günün öyle geçiyor olmalı. Yoksa `başkaları ne der’ diye attığın her adım başkalarının beynini kafatasına yerleştirdiğin ve kendi beynini bir kenara attığın, korkularının ve sorumluluk başlığı altındaki görevlerinin hükmettiği yoldaki adımlar olur.
Kalbin en derinlerine işleyen kötü sözler söylenip, kapıların birbirinin yüzüne kapanmasının son derece kolay olduğu bir hayat sevgiyi hak ediyor muydu?
Mutlu olmak için verilen onca çaba, bir çırpıda yok olabiliyordu. Sevginin yerini umarsız bir gurur almıştı. Seni seviyorum anlık, sonu olan, yerini çok çabuk nefrete bırakabilen, gözyaşlarına sebep olan bir yalandan öteye geçemez olmuştu
Dost... Samimi iki arkadaştık. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmiyordu. Kim bilir o fısır fısır konuşmalarımızda hayatımıza dair ne sırlar ne yalanlar paylaşmıştık. Çocukluktan beri arkadaştık. Tık... Küçük bir sorun koca bir dostluğu bitirmeye yetmişti. İnce iplerden uzun bir halat örmüşüz meğer. Yıllar sonra ancak sokakta rastlaşsak birbirimizi kucaklarız belki ama devamı gelir mi bilinmez, çünkü haberleşmek için büyük hevesle aldığımız numaralar rehberlerde silinmiş olabilir... Bir kahve içmiştik beraber. Hani bir kahvenin kırk yıl hatırı vardı?