"Saat sekizi vurur, tüm yaşamı anlamı parlamışçasına çalar hiç durmadan. Düş bitti, her şey bitti...
Aynılığın korkunç yüzüyle güneşi zapt edecek olan doğdu. Gecenin sarhoş ışığının söndürene dek…"
“Bir ağrı saplandı sallanan kemiklerimin derisine,
Aralıklı olarak hissettiriyor kendini
Sıyrılıyorum kim bilir son kalan kişiliğimden!
Varlığının elzemliği beni ve enerjimi tüketiyor olsa da
O giderek sabırla güçleniyor içimde…”
"Sıradanlığın karmaşası içinde kaybolmak bile hakkın değil. Yudum yudum kahve içmek, birkaç satır okumak ya da üstüne bir şeyler karalamak sakin loş bir kafede… Bir kez bağlanmış hiç kurtulamayacak olana. Çare yalnız sevmek!"
S.O
"Şimdi şu duran tabloya bak, hep hapsedilmiş olana, öyleyse bir daha bak, hep onda kalmış hiç kaçamayan sonsuz kayboluşa bak.
İki soluk ağaç, bir akamayan nehir ve ne doğan ne de batan bir güneş, yalnız kararmaya hevesli bir gün..."
LBu platformda tanıdığım ve ilk eseri ile okuma şansı bulduğum değerli öğretmen arkadaşım
Sevgi Ozan'ın eserini büyük bir keyif ile bitirdim. 2024 senesinin bitirdiğim 5.inci kitabını sizlere incelemek istiyorum.
Kitabın mecrası öğretmenimizin mesleği Felsefe. Fakat gerçek manası bence kaybolan bireysel derin felsefeyi kategorize ediyor.
ANCAK SÖNDÜĞÜNDE PARLAYAN
Düşünsel bir yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?
Tanım ve nesnel felsefi yargılar içeren cümleler, bilinçakışına dönüşüyor ve iç konuşmalar şeklinde kendini gösteriyor; anlatı, bütüncül bir hedefte toplanıyor. Kelimeleriyle çıktığı bu yolculuğun içinde dans ederken, alışılmış felsefi dile başkaldırıyor.
Kitap 5 (beş)