Suikast sabahı Uğur Mumcu, "çoluk çocuğuyla kahvaltı yaptı."
Altınpark'a dinletiye gidecek olan oğlu Özgür'e harçlık verdi.
Öğleyin, eşi Güldal Mumcu ile İbni Sina Hastanesi'nde
tedavi görmekte olan Kâzım Türker'i ziyarete gideceklerdi.
"...Güldal da çocuklar da alışmıştı artık, onun hepsinden önce
arabaya yönelmesine. (...) eşine, 'ben çıkıyorum, sen de çabuk gel' dedi.
Güldal hızla mantosunu giydi, (...)
Eşini bekletmemek için merdiveni koşarak çıktı. (...)
Özge (kızları) evde yalnız olduğu için apartmanın dış kapısının
iyi kapanmadığını düşünerek geri döndü.
Kapıyı çekti, bir adım atmışken duydu, o korkunç gümbürtüyü.
Arkasından bir kez... Bir kez daha...
Karlı Sokaktaki trafo mu patlamıştı yoksa?
Gök gümbürtüsü dese değil, kıyamet dese... Yeriydi".
"Oo, bugün Atatürk'ün çok çiçeği olacak!"
Annesi, Deniz'in başını okşadı:
"Ona dünyanın bütün çiçekleri az."
"Keşke daha çok çiçek alsaydık."
"Atatürk'ün asıl çiçekleri sizlersiniz oğlum. Yeter ki ona layık olun."
Yaklaşık on yıl savaşan, dört yıl işgal altında olan bir halkı devrimlerle ayağa kaldırmak kolay değil. Atamız, bunu başardı. İsveç'te 'Atatürk gibi düşünmek' diye bir söz varmış. Onun gibi düşünmek için onu doğru anlamak gerekir.