Hani bazı kitaplar vardır, “okumadım” dediğiniz anda herkes size ölüm döşeğinde son günlerini yaşayan şifasız bir hastaya bakar gibi acı ve üzüntüyle bakarlar ya...
Örneğin Orwell’in Hayvan Çiftliği, 1984, Kafka’nın Dönüşüm, Atay’ın Tutunamayanlar’ı gibi.
"Bahse konu kitapların neden o kadar önemli olduğunu onları okuduğum halde anlayamasam da" benim için Herodotos'un Tarih'i, Şevket Süreyya Aydemir’in Suyu Arayan Adam'ı, Falih Rıfkı Atay'ın Zeytindağı, Ali Fuat Türkgeldi'nin Görüp İşittiklerim'i, Cihad Baban'ın Politika Galerisi'de öyledir işte.
Bu kitabı okuduğunuzda II. Abdülhamid’in kendine kayıtsız şartsız biat etmeyen okur, yazar, düşünürlere karşı tahammülsüzlük, korku ve düşmanlığının “İttihatçı” denen şu beceriksiz hayalperestleri nasıl “Hürriyet Kahramanı” mertebesine çıkardığını göreceksiniz.
Ve o İttihatçı kafanın 600 yıllık imparatorluğu, yüz binlerce insanımızı ve kendilerini, emperyalistlerin sözüne güvenerek, bir kumar masasına nasıl sürdüklerini, sonucu daha baştan belli olan bu kumarı nasıl kaybettiğimizi de yine bu kitaptan öğreneceksiniz.
Baskı, hukuksuzluk, yolsuzluk, hırsızlık, adaletsizlik, farklı görüşlere tahammülsüzlük, idamlar, infazlar, konusunda İttihatçılar ile Atatürk dönemlerinin II. Abdülhamid döneminden ve günümüzden çok farklı olmadığını da bu eseri okuduğunuzda anlayacaksınız.
Kısacası, “bu kitabı okumadan tarihe mal olmuş çok önemli, pek çok konuyu öğrenebilmenin, bu günü ve geçmişi doğru olarak değerlendirebilmenin bir başka yolu yok” desem bilmem abartmış olur muyum?