1533'de İstanbul kadılığı görevine atandı; sonra Bursa kadılığına geçti ve 1537'de Rumeli kazaskerliği görevi verildi. Sultan I. Süleyman devrinde 1545 tarihinde Şeyhülislamlığa getirildi. Başarılı olduğu için Sultan I. Süleyman'in ölümünden sonra, II. Selim devrinde de görevini sürdürdü.
"Bir zamanlar başımdaki olaylardan sana dert yanıyordum, sağlıklı günlerimi hasta sanıyordum.
Sonra asıl kaçındığım olaylar başıma gelince geçmiş günlerimin kıymetini o zaman anladım."
Yüce Allah'ın ulûhiyyeti, zerrelerine kadar bütün kâinatı kaplamıştır. Bu isbat gerektirmeyecek kadar apaçık bir hakikattir. Çünkü ulvî ve süflî varlıklar olsun; mücerret ve maddî varlıklar olsun; ruh ve cisim olsun; imkân ve vücût dairesindeki her şey, haddi zatında Cenâb-ı Allah'ın gözetiminde bulunmaktadır. Eğer O'nun terbiyesinin (tanzim ve yönetimi) bağları bir an için kesilirse, anılan varlıkların hiçbiri yerinde duramaz, kendisini barındıracak bir yurt bulamaz. Bütün o varlık dediğimiz şeyler mahvolur, yolduğa yuvarlanır. Fakat şânı Yüce Cenâb-ı Akdes, hiçbir varlıktan rahmet bağını kesmez: geçen her zamanda ve akıp giden her anda kendi zâtından, vücûdundan, sıfatlarından ve kemâlâtından kaynaklanan öyle feyiz, bereket, lütuf ve ihsan yağdırır ki, bunların çeşit ve miktarları ifade kudretimize sığmaz; onlar ancak Alîm (her şeyi hakkıyla bilen) ve Habîr (her şeyden hakkıyla haberdar olan) Allah bilir. İlâhî kanun ve sistemin zorunlu gereği budur.
Hüzün çöken bir ızdırab,ölü evi gibi olan şu ayrılık yurdunda ikametim ne kadar da uzadı!Öyle bir yer ki burası,keder meskeni,hüzün yurdu,dört başı mamur bir savaş meydanı,aksilik yurdunda,dipsiz endişe kuyusu!