Yeryüzünde savaşı kim kazanır ve sağ kalırsa mükâfatları hazırdı: kadın, toprak, hayvan ve onların sahip oldukları hazineler (yani para, mücevher, altın gibi şeyler). Şayet bu savaşta olurda lejyonlar ölürse yine endişe etmelerine gerek yoktu çünkü diğer tarafta da benzer hediyeler onları bekliyordu. Yani taraflar için kaybetmek hiçbir durumda söz konusu değildi.
"Hristiyanlık ve İslamiyet'in evrensel bir din olduğu iddia edilir. Oysa hiçbir kutsal kitapta örneğin Amerika ya da Avustralya'dan bahsedilmez. Hatta seçilmişlerin yaşadıkları yerlerdeki hayvanlar ve yemişler dışında pek bir şey de yazılı değildir. Hiçbir kutsal kitapta kanguru ve avokadodan bahsedilmez. Deveden ve eşekten bahseden tanrılar gariptir ki foklardan hiç bahsetmezler."
"Göklerde oturan tanrılar şayet dünyaya birisini göndermek ya da insanlara bir şeyler söylemek isterlerse yıldızları kullanırlar ve bu işaretler sayesinde şifreyi çözen kahinlerde tanrılardan gelen bilgileri halka ya da hükümdarlara iletirlerdi."
Şayet kutsal kitaplar bozulabiliyorsa o halde her şeyi bilen bilge tanrılar gönderdikleri kitapların bozulacağını nasıl olurda bilemezlerdi? Bozulacağını biliyorlarsa o halde neden göndermişlerdi ya da bozulmayacak kitaplar gönderemezler miydi?
İranlılardaki kötü ruh Angra Mainyu-Ahirman, hristiyan ve müslüman inançlarındaki şeytana dönüşür. Aynı şekilde melek ve şeytan kavramları da, İran inançlarından gelir.
Ölümden sonraki hayatla ilgili düşüncelerden "son gün" uyarıları (yani kıyamet alametleri), kurtarıcı Mesih'e inanma, bedenin yeniden dirilmesi ve son karar, Yahudiliğin (ve sırasıyla Hristiyanlık ve de İslam'ın) İranlılardan ödünç aldığı fikirlerden sadece bir kısmıdır.
Çiçekle-böcekle misyonerlik yapanlara gelince...
Anlattıkları şeyler madalyonun sadece bir yüzü fakat bu yüz bile makyaj yapılmış hali. Bu makyaj sayesinde en çirkin, en ahlaksız, en vahşi şeyler kutsal bir kimliğe büründürülüyor ve insanlar oracıkta hipnoz edilerek her şeyi yapabilecek birisi haline dönüştürülüyor.