Sıradan ve tekdüze bir hayatı yaşamakta uzun süredir hiçbir mahsur görmüyor. Hiçbir sivil toplum örgütüne üye değil. Hiçbir müzikal enstrümanı çalamıyor, resim, şiir gibi sanat alanlarına zerre kadar ilgi duymuyor. Akşam olunca evine gidiyor. Boş kaldıkça kitap okuyor, spor yapıyor ve hipnoz uygulamalarına katılıyor. Oğlu ve eşiyle film izlemek ve ailecek kısa gezintiler yapmak en büyük keyfi. Okumak, araştırmak ve dostları ile uzun uzun geyik çevirmek ise en renkli hobileri arasında. Halen dört eğitim kurumuna rehberlik danışmanlığı yapmaktadır.Uzun vade de belirlenmiş hedefleri arasında enflasyonu düşürmek, zengin olmak, dünyayı kurtarmak, silahlara ve savaşa son vermek gibi şeyler yok. İsmi “lepisma sakkarina” olan bir kitapevi açıp içinde oturmak ona daha rasyonel geliyor. Son tahlilde Suat Aşçı, bir gün herkesin öleceğine inanıyor.
Müzik dehası” dendiğinde aklınıza ilk kim geliyor? Mozart, Beethoven ya da Bach, değil mi? Peki ya Neşet Ertaş desem? Ya da Aşık Veysel? Kimse bunun farkında olmasa da Neşet Ertaş, muazzam bir modern zaman dahisidir. Neşet Ertaş’ın eserleri ve yaşantısı ile verdiği mesaj, ciltler dolusu yazılmış felsefi ansiklopedilerden daha yalın, daha ezeli ve ebedidir. Neşet Ertaş bir semboldür. Bir başarı modelidir. Bu toprakların yetiştirdiği gerçek bir dâhidir. Mozart, “Ne üstün zeka ne hayal gücü ne de her ikisi beraber, bir dâhi yapmaya yeter. Sevgi, sevgi, sevgi… İşte bu dehanın ta kendisidir,” der. Neşet, “Bildiğim bir şey varsa kim olursa olsun, ister ozan, ister şair, her âşık, her bilim adamı ne söylerse söylesin yâre dayanır,” der. Bilimsel bir konuda deha ve yaratıcılık daha kolay kabul edilebilir bir şeydir. Fakat sanatsal bir çalışmada “neye göre dehadır, kime göre dehadır?” sorusu ortaya çıkar. Bach dinlerken buharın kapattığı bir cama bakıyormuş hissi yaşayan biri, Neşet Ertaş’ın sazının tınısını duyduğu anda gözleri doluyorsa hangi evrensel dehadan bahsedebiliriz ki?
Kitabımız İlk başta ismiyle dikkat çekiyor. Kitabın ismini okuyunca bende çok büyük bir merak duygusu uyandırdı ve okumaya karar verdim. Yazarımız kitabın içinde de bahsettiği gibi ürün ne olursa olsun güzel bir cila ve reklamla her ürün satılır diyor özetle. Kitabın ismindeki dikkat çekicilik de kitabın kendi cilası olmuş ve iyi ki de olmuş...
Ben yazarımız Suat AŞÇI Bey'in kalemini çok sevdim. Her şeyden önce çok samimi bir tarzda yazmış kitabını. Kitab okurken yanınızdaki biriyle sohbet ediyor gibi hissediyorsunuz. Bazen esprili, bazen iğneleyici, bazen ciddi ama genelde güler yüzlü birisi ile :)
Bu arada kitapda Neşet Ertaş'dan o kadar çok bahsetmiş ki ara ara üstadı dinlemeden okuyamadım kitabı :)
Çok akıcı ve çarpıcı düşüncelerle dolu kitabımızı okumanızı tavsiye ederim. Okuyalım okutmaya çalışalım...
Size, bildiğiniz herşeyin aslında bildiginiz veya inandığınız gibi olmadığı söylesek,herşeyin birer pazarlama mekanizması olduğunu ve kamuya süslü bir medya aracılığı ile yayıldığını söylesek inanır mısınız..?
Evet , bildiklerinizi bir kenara atıp ,hazır olun. Bu kitap farklı bir bakış açısı kazandıracak,sizi bazı yerlerde ciddi rahatsız
Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak...
Alçak bir ölüm varsa, emînim, budur ancak.
Dünyâda inanmam, hani görsem de gözümle.
İmânı olan kimse gebermez bu ölümle:
Ey dipdiri meyyit, 'İki el bir baş içindir.'
Davransana... Eller de senin, baş da senindir!
His yok, hareket yok, acı yok... Leş mi kesildin?
Hayret veriyorsun bana... Sen böyle