ABD'li yazar ve akademisyen Susan Buck-Morss, Cornell Üniversitesi, Kamu Yönetimi bölümünde siyaset felsefesi ve toplumsal teori, Sanat Tarihi bölümünde de Görsel Kültür dersleri vermektedir. Frankfurt Okulu, özellikle de Adorno ve Benjamin'in eserleri hakkındaki özgün çalışmaları çok yankı uyandırmış ve birçok dile çevrilmiştir.
The Origin of Negative Dialectics: Theodore W. Adorno, Walter Benjamin and the Frankfurt Institute (1977) ve Thinking Past Terror. Islamism and Critical Theory on the Left (2003) adlı kitapların da yazarıdır.
Görünürde ahlaki hissiyatla haklılaştırılan şiddetli direniş, o hissiyata aykırı yeni zulümlere giden yolun taşlarını döşer, zira insanlığın düşmanına karşı her türlü barbarlık mubahtır.
Rousseau dünyanın dört bir yanındaki insanlardan bahsetmiş ama Afrikalıları atlamıştır; Danimarka'ya nakledilmenin üzüntüsünden ölen Grönland halkından bahsetmiş, ama Hint Adaları'na nakledilirken intihar eden, ayaklanan, ceza olarak kuş uçmaz kervan geçmez yerlerde kaderiyle baş başa bırakılan Afrikalıların üzüntüsünü hiç
anmamıştır. Tüm insanların eşit olduğunu ilan etmiş ve özel mülkiyetin eşitsizliğin kaynağı olduğunu ileri sürmüştür, ama Fransızların ekonomik kazanç elde etmek için köleliğe yönelmesinin gerek eşitlik gerekse de mülkiyet argümanları açısından merkezi bir önem
taşıdığını asla tartışma konusu yapmamıştır.
"şeylik" köle bilincinin özüdür - zaten Code Noir'daki yasal statüsünün özü de budur. Fakat diyalektik geliştikçe,
efendinin bariz hakimiyeti tersine dönerek efendinin aslında tamamen köleye bağımlı olduğunun ayırdına varması haline gelir. Hegel'in analizinin bu durumu betimlemeye ne kadar uygun olduğunu görmek için, efendi figürünü kolektifleştirmek yeterlidir: Kölelere sahip olan sınıf, zenginliğini oluşturan "bolluk" için, tamamen kölelik kurumuna bağımlıdır aslında. Dolayısıyla bu sınıf, kendi varoluşunu ortadan kaldırmadan, tarihsel ilerlemenin faili olamaz
Uzun süredir hiç bu kadar gereksiz ve bana bir şey katmayan bir kitap okumamıştım. Zamanımı çalınmış hissediyorum. Aynı şeyleri tekrarlayan ve bunun güzel olduğunu sanan bir gerizekalı tarafından yazılmış. Üstelik kitaptaki iddialar temelsiz, kaynakları belli değil. Her şeyi tahmini ve kafasına göre yorumlanmış. Bir de kendini önemli bir şey anlatıyormuş gibi sunması yok mu, rezillik. Tipik bir ABDli sosyal bilimci akademisyen. Parayı ver, torpilini kullan, ünvanı kap hesabı. Hegel'in yüzü suyu hürmetine 2 puan veriyorum.