...Ancak Türkiye'nin 1951 Cenevre Sözleşmesi ve 1967 Protokolü'ne taraf olurken coğrafi yer bakımından Avrupa ve Avrupa dışı ayrımını saklı tutarak mülteci tanımı yapması, bir coğrafi çekince olarak değil coğrafi sınırlama/kısıtlama olarak okumak gerekir. Çünkü bu durum öncelikle Türkiye'ye özgü ve tek taraflı bir işlem beyanı değildir. Alternatifli olarak Avrupa ve Avrupa dışı ayrımını seçme hakkı, taraf ülkelerin tümüne tanınmış bir haktır. Yani Türkiye herhangi bir hükme dair çekince koymamakta, kendisine tanınan seçme hakkını kullanmaktadır.
Çünkü göç yönetimi, uluslararası işbirliğini zorunlu kılar. Göç yönetimi, tek bir devletin göçün tüm sonuçlarına katlanabileceği ya da sorumluluğun tek bir devlete bırakılmasını gerektiremez.
Türk uluslararası koruma sistemine ilgi duyuyorsanız, bu alanda çalışıyorsanız ya da çalışmayı istiyor/planlıyorsanız aklınızdaki tüm soruların cevabını içeren, akıcı ve anlaşılır bir üslupla yazılmış harika bir rehber. Bu alanda çalışan kişilerin bir kere okuyup kenara atabilecekleri türden bir çalışma olmayıp; ihtiyaç duydukları anlarda ve ihtiyaç duydukları konular özelinde tekrar tekrar açıp bakabilecekleri uzun vadede de fayda sağlayan bir çalışma. Yazarın kendi tecrübelerini mevzuatla harmanlayarak anlatması okuyucu için etkili bir öğrenme sağlayacaktır. Buna ek olarak Türk İltica sistemine ilişkin istatistiki veriler, mevzuat hükümlerinin uygulanması hususunda karşılaşılan sorunların çözümüne yönelik geliştirilen projeler ve iyi uygulama örnekleri okura bu alanda daha somut ve anlaşılır bir çerçeve çizmektedir. Türk İltica ekolünün geliştirilmesi yönünde ilk adım niteliğinde öneriler ve iyi uygulama örnekleri içeren bu çalışmanın yeni çalışmalara ilham vermesini temenni ediyorum ve bu eseri, alana ilgi duyan herkese kesinlikle tavsiye ediyorum.