Tarık Zafer Tunaya sözleri ve alıntılarını, Tarık Zafer Tunaya kitap alıntılarını, Tarık Zafer Tunaya en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Milliyetlerini idrak etmek ve korumakla Türkler ölümden kurtulmaktadırlar. Garpçı cereyan da bu savaşa kayıtsızlık göstermemiştir: Bu savaş ilahi bir ceza değildir. Asıl düşman içerdedir ve bu müthiş düşmanın birçok ismi vardır: Cehalet, gerilik, uyuşukluk, hurafelere inanış. ''Bu top gürültüleri bizi uyandıracak mı?'' Kokunç olan, Bulgar topları değil. Yirminci yüzyılın olaylarını hurafelerle yorumlamaya kalkışmaktır. Mesleki içtimai cereyanı yenilgiyi tecemmüi (bütün) bir toplum ve medeniyet şeklinin tabii sonucu olarak görmüştür.
Değişen ve yeni kurulan düzenler arasında, yaşayan, yaşamak isteyen tek unsur artık millet niteliğini kazanmış olan Türklerdi. Değişmeyen de O'ydu:Türk milleti. Ölmek istemeyen ve bunun için ne gerekliyse yapmaya hazır olan bu millet, doğrudan doğruya kendi içinden çıkardığı bit "hükümet" kurmuştur. Atatürk'ün halk hükümeti, demokratik hükümet diye adlandırdığı sistem budur. 1922 yılında, şekillenen Türkiye ile birlikte, ulusal devletle beraber doğmuştur bu sistem. Komünist bolşevik saltanatçı hilafetçi değildir. Misak-ı Milli çerçevesi içinde Türk olan her yer ve her şey in sembolü okarak vücut bulmuştur. Osmanlı imparatorluğunun inkıraz bulup, Tbmm hükümeti kurulduğuna dair heyet-i umumiye kararında okunur :"... Yeni Türkiye hükümeti Osmanlı İmparatorluğu yerine kaim olup onun hudud - ı milli dahilinde yeni varis olduğuna ve Teşkilat-ı Esasiye Kanununu ile hukuk-ı hükümrani-i milletin nefsine verildiğinden..."
Atatürk'e gerçek yolu seçtiği, davasından ödün vermediği için bağlıyız. Yoksa O, doğruyu görmemekte ısrar edenlerin iddia ettikleri gibi, bir tapınak değildir.
Atatürk her sözü ve tutumu ile her zaman devrimci ve gerçekçi kalmasını bilmiştir. Atatürkçülüğün temel ve değişmez çizgileri de bu suretle ortaya çıkar.
Türkleri, maddi ve manevi sefaletten, aşağılık duygusundan, hareketsizliğin, cahilliğin, tembelliğin ve anlamsız bir tutuculuğun vesayetinden kurtarma savaşı Türk devrimini tanımlar.
Rusya ''viran olacak''. Türkler ise birleşip ''Turan olacak''lardır. Türkçülük cereyanı Osmanlı ülkesindeki Türkleri milli bir şuur etrafında toplamak (yakın Türkçülük) fikrini aşmıştır.
Türkiyenin bolşevik ve emperyalist engeller dışında gerçekleştirdiği hamlelerin herhalde bir değeri ve anlamı vardır. Tarih içinde bir açıklanması vardır. Ve bunlar, kemalizmin ya da Atatürkçülüğün yapısına bağlı şeylerdir. Milli kurtuluş hareketiyle varılan amaç, batılı sistem de bir demokrasiydi ama, mutlak surette sosyal niteliklere de sahipti. Girişilen milli, kollektif hürriyet yada bağımsızlık savaşı ile, Türklerin sırf siyasal değil, ekonomik ve sosyal bağımsızlığıda elde edilmek istenmiştir. 1921 Teşkilat-ı Esasi Kanunu'nun hazırlık çalılmaları sırasında yayımlanan "Halkçılık Beyannamesi" aynı zamanda bir programdı. Beyanname "Türkiye Halkını Emperyalizm ve kapitalizm tahakküm ve zülmünden" kurtarmak amacını ilan etmişti, 18 Kasım 1920 de.. Ama bunu be Pavloviç'in ne de Radek' in teorilerine bağlamamıştır. Tbmm'nin "halkın öteden beri maruz bukunduğu sefalet sebeğlerini yeni vesait ve teşkilatla kaldırarak yerini refah ve saadet ikame etmeyi başlıca hedef sayması da bu açıdan görülmelidir.
Türkiyenin demokrasi deneyi, Batı-Doğu'nun karanlık vadisinden geçerek vardığı aşamlar yalnızca siyasal (sosyal olmayan) bir demokrasi denemesi sayılamaz. Hayır, sorun böylesine basit ve ilkel değildir.
Sağ ve sol terimleri, önce birbirine karşıt iki toplum ve dünya görüşünü temsil eden eğilimlerdir. Sol da sağ da birer zihniyettir. İnsanlıkla yaşıt sayılabilecek kadar geçmişi olan zihniyetler...
Devlerçilik, 1924 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nun ideolojik unsurlarından biri olmuştur. 1961 Anayasası'nın temel saydığı "Sosyal Devlet" "Sosyal Güvenlik" ve "Sosyal Adalet" ilkeri de aynı ideolojik karekterin çağdaş uzantılarıdır.
Din, aile, çevre, millet, sınıf gibi kalıplara istesek de istemesek de gireriz. Bunlar içinde inanç, bilgi ve düşünce özleri ve yöntemleri kazanırız. Bu kalıplar, kuşakları, zaman ve mekan içinde, kanalize eden, birbirine bağlayan köprülerdir.