Tayfun Pirselimoğlu Tayfun Pirselimoğlu 1959 doğumlu, yazar, yönetmen. İlk okuduğum kitabı Otel Odaları'nı çok beğenmiştim. Bu okuduğum ikinci kitabı oldu. Biraz Mayk Hammer tarzı bir kitap olmuş, kötü mü? değil ancak bana pek hitap etmedi. Kitapta Harry Lime'ın yazar tarafından sürdürülen maceraları yer alıyor. Şimdi sırada diğer kitapları var okunacak.
Önce filmini izleyip sonra kitabı okudum. Ama keşke kitabı önce okusaydım diye düşündüm özellikle kitabın sonlarındayken. Bu güne kadar Tayfun Pirselimoğlu'nu yönetmen olarak tanırdım, ilk kez bir kitabını okudum ve bu son olmayacak. Son derece akıcı ve düşündürücü bir dili var tıpkı filmlerindeki gibi. Olayların akışına kapılırken arka planda bir merak duygusu işlemeye devam ediyor, okuyucu olarak ana karakterle birlikte anlamadığımız olaylar içinde sürüklenmeye başlıyoruz biz de.
Kitap filme göre beni daha çok tatmin etti. Film kitabın belli bir kısmıymış çok derine inememiş gibi hissettim bitirdiğimde. Ama tabi filmi beğenmediğim anlamı çıkmasın buradan.
Bu memlekette yaşarken gördüklerimiz, duyduklarımız, tanık olduğumuz onca olay içinde bir çoğumuz Cezmi Kara'yız. Ucu bize can acıtacak şekilde dokunmadığı sürece merak etmek, sorgulamak yerine kafamızı gömüp derin uykulara dalmak daha kolay geliyor. Ama olayların ucu bir şekilde hep bize dokunuyor aslında. Sondaki siyah pardösülü adamın dediği gibi;
"Bir yerde acı varsa o her yere bulaşıyor." (Syf 251)
Tayfun Pirselimoğlu Tayfun Pirselimoğlu 1959 doğumlu. İlk kitabını okudum baştan söyleyeyim çok beğendim. Dil, üslup ve teknik açıdan çok iyi bir Hikaye kitabı. Diğer Kitaplarını da yakın zamanda okumayı planlıyorum.
Berber .. Hani bir filmi yapılsa şimdi, kirpik oynatmadan izlenecek bir kara roman. Anlatımda Distopik görünen, gerçekten çok da uzak olmayan bir Türkiye, bitmeyen bir kış. Babadan oğula geçen garip bir iş bağlantısı. “Berber” önlüğünün arkasına sığınmış, “sadık bir kiralık katil.” Peşinden gelen faili meçhul cinayetler, din istismarı, politikanın görünen ama üç maymunu oynatan yüzü, kadın, aşk, şehvet… Manolya pastanesi sohbetlerini sanki okumadım izledim .. Başlarda beni rahatsız eden, hatta okurken kısmen motivasyonumu düşüren karakter isimlerini söylemeden geçmek istemem. M’nin iş konusunda …. ? N, o akşam bir toplantıya? Mesela Neden Mehmet değil de M ? Neden Nevzat değil de N? CK? Sanırım bir yazar okur buluşması yapsak, yazara soracağım ilk soru bu olur. Herkesin aslında bir başkası olduğu, sarı karların yağdığı, kıyamete giden bu uzun ve karanlık yolda, bir katilin kendi ağzından yolculuğu.. Bence eleştiriye kapalı, enfes bir kurgu ve betimleme .. Berber, asgari hoşnutsuzluklar dahilinde, severek nihayete erdirildi. Aynı hislerle tavsiye edilir. Keyifli olsun. Verimli olsun..
Başkasının hayatı ya da kendimizin ki; her şey anlaşılamaz, mana kondurulacak bir ana mı bağlıydı? Ya da her acı, her hüzün, her sıkıntı, her dert, her günah bir haznede birikip son bir damlayı mı bekliyordu?