Ortaokulu Eskişehir Maarif Koleji’nde, liseyi Ankara Fen Lisesi’nde okudu. 1968’de ODTÜ Makine Mühendisliği Bölümü’ne başladı. 12 Mart 1971 cunta döneminde üç yıl tutuklu kaldı. 1974’te yeniden başladığı lisans eğitimini 1978’de, yüksek lisansını 1983’te bitirdi. İki yıl Çukurova Üniversitesi’nde Öğretim Görevlisi, Üç yıl da Suudi Arabistan Petrol ve Maden Üniversitesi Araştırma Enstitüsü Güneş Enerjisi Bölümü’nde Araştırma Mühendisi olarak çalıştıktan sonra Türkiye’ye döndü. Üç yıl uluslararası bir mühendislik-danışmanlık firmasında, ardından yatırımcı Japon firmaları adına süpervizyon görevlerinde bulundu. Daha sonra otellerde Mühendislik Direktörü olarak çalıştı. En son Kempinski Çırağan Otel Mühendislik Teknik Direktörü olarak görev yapıyordu. Evli ve bir çocuk babasıydı.
O sıralarda Günaydın gazetesinde Killing adında bir çizgi roman çıkıyordu her gün tefrika halinde. Çizgi romanın kahramanı Killing, iskelet maskesi ve kıyafeti giyen bir tipti. İçeri giren gazeteler neredeyse reklamlarına kadar satır satır okunduğu için Killing de pek popüler olmuştu aramızda.
O günlerde Yaşar Kemal'in İnce Memed 2 adlı kitabı yeni çıkmıştı piyasaya. İnce Memed'in devamı olduğu için arkadaşlardan bazıları kendi aralarında "İnce Memed de pehlivan tefrikası gibi olmuş': gibisinden espriler yapıyorlardı.
Bir ziyaretçi gününde Yaşar Kemal yine bir teneke peyniri yüklenip gelmişti ziyaretimize. Pencereden onu gören Metin Eşrefoğlu pencerenin parmaklıklarına tırmanıp "Yaşar abi, Yaşar abii! İnce Memed, Killing'e karşıyı ne zaman yazıyorsun?"
diye sormaz mı bağırarak. Bunu duyan Yaşar Kemal bütün doğallığıyla "Hassiktir lan ordan! Maymun gibi tırmanmışsın pencereye. Sana mı soracağım!" diye kalayı basınca bu diyaloğu duyan ziyaretçiler olsun biz tutuklular olsun kahkahayı basmıştık hep birlikte.
Bir süre sonra da artık motor boğulmaya başlamıştı. Öyle ki motor gaz yemiyor, azıcık gaz verince boğulup kalıyordu. (…) Bu arada Deniz her zamanki neşesi ile etrafımızda dolaşıyor ve bir de sigara tellendiriyordu. O sırada etrafımızdaki tepelerden yükselen bir uluma sesi hepimizi irkiltmişti. Deniz bunu duyunca Nâzım'ın o meşhur şiirinden birkaç mısrayı bağıra bağıra okumaya başladı:
Daha gün o gün değil,
Derlenip dürülmesin bayraklar,
Uzaktan duyduğunuz çakalların ulumasıdır...
Safları sıklaştırın,
Safları sıklaştırın çocuklar.
Bu kavga faşizme karşı,
Bu kavga hürriyet kavgasıdır!...
Yusuf elinde sigarayla başımızda dikilen Deniz'e çıkıştı. "Şiirini git de biraz ötede oku. Elinde sigarayla motorun yanında durmuşsun. Her tarafı benzine bulanmış motoru havaya uçuracaksın. İşte o zaman safları tam sıklaştırırız hepimiz birden!"
Askeri cezaevinde yatarken birgün, ne solla ne de sağla alakası olmayan bir vatandaşın üzerinde Metin Toker'in Orakla Çekiç Arasında Kalanlar adlı kitabı yakalandığı için tutup getirmişlerdi koğuşumuza "Komünisttir!" diyerek. Polise bu kitabın antikomünist olduğunu anlatmaya çalışan adamcağıza "Bu işin bir de anti'si mi çıktı? Komünist Komünisttir, antisi de bir mantisi de!" diyerek içeri atıvermişlerdi.
Bu vatandaş aramızda kaldığı birkaç hafta içinde yaşadığımız komün hayatını görüp, tahliye olurken Komünist değilse bile Komünizm Sempatizanı olarak çıkmıştı cezaevinden.
Bugün 6 Mayis. Amerikan emperyalizminin işbirlikçi hükümeti ve onun başındaki Demirel'in 3 fidanın kahpece yaşamlarına son verildiği gün.
Tabii bu alçaklar bu süreçte yüzlerce devrimciyi katletti. Onlara dair çok sayıda kitap yazıldı. Herkes okusun, öğrensin diye birkaçını belirtmek isterim. Umarım okursunuz. Bir kişi, bir kişi..