Futbol asla sadece futbol değildir.
Çok fazla şeydir futbol. Ama hemen elit insanlar olduğunu göstermek isteyenler gelmeden belirteyim ben endüstriyel futboldan bahsetmiyorum. Güzel oyun futboldan bahsediyorum.
Tanıl Bora üstadım da öyle yapıyor. Hani Albert Camus'nün öğrendiği birçok şeyi borçlu olduğunu söylediği oyundan. Hani bireysel yeteneklerin takım için seferber edildiği oyundan. Hani tribündeki herkesin eşitlendiği oyundan.
22 adamın bir topun peşinden koşmasına anlam veremeyenler var. Neyi anlamaya çalıştıklarını anlamıyorum ama anlamadığım bir başka şey de şu aynı grup on adamın ellerindeki topu bir demir yuvarlak içinden geçirmesine anlam verebilmeleri. Ya da ellerindeki soparlarla küçük topları küçük deliklere sokan adamları anlayabilmeleri. Bilbo Baggins kusuruma bakmasın.
Futbol ölüm kalım meselesi değildir. Çok daha fazlasıdır.
Çizgi AçığıTanıl Bora · İletişim Yayınları · 201316 okunma
Bir tarihe öykünürken, o günleri geri getireceğini savunurken sadece şanlı olanlarını alabileceğini düşünen veya tarihin sadece şanlı olduğu varsayımı üzerine kendini var eden cühelalara şu söylenebilir: Tarih istediğin kısmını alabileceğin kasapta satılan koyun değildir. Bir bütündür. Bu bütün de kirli, çirkin ve karanlıktır. Cesaretiniz varsa buyurun.
Osmanlı'nın ilk hafiyesi, İstanbul'daki cellat mezarları, tarihte kullanılan ilk kimyasal silahlar, İstanbul'u koruyan tılsımlar, İstanbul' un tılsımlı ağaçları-hayvanları, tarih sahnesinden yok edilen barışçıl tarikatlar... Hepsi bu kitapta. Son zamanlarda okuduğum en etkileyici kitaplardan biriydi gayriresmi kent rehberi
Ayakkabılarının içindeki ıslaklığı hissediyordu otobüsü beklerken. Çoraplar bütün suyu çekmişti. Soğuk ve nemli... Sevmedi. "Of, bir şey olsun ve değişsin artık..."
Cümlesini tamamlayamadan balkabağı da dönüşmüş olarak buldu kendini.
Ocaktaki yemeği karıştırırken aklına geldi, bugün işe gitmeyi unuttuğu. Tuz eklerken de dün işten kovulduğunu anımsadı. Yemeği ocaktan alırken bir önceki gün patronu dövdüğünü hatırladı. Yemeği tabağa koyarken gülümsedi.
Manava uğradım, maydanoz,roka,tere,dereotu, bir de taze soğan aldım.
“ Marul da vereyim mi?”
“Ver.”
“Limon?”
“Olur.”
Poşeti verdi, parayı uzatırken diğer torbanın içindeki rakıyı gördü.
“Ben de geleyim mi?”
“Gel.”
Bankta yanımda oturan adam birden fırladı ve koşmaya başladı. Peşinden şaşkınlıkla bakarken, o, ileride kavis yaparak dönen dar yolda, ağaçların arasında kayboldu.
Üç dakika sonra kızgın ve iri bir köpek havlayarak yanımdan geçti ve aynı yoldan koşarak uzaklaştı.
Yanımda oturanın bir kâhin olduğunu o zaman anladım.