Eğer istekler elde edildiğinde mutluluk gelse ve hep sürse idi, geçmişte istediğimiz ve şimdi sahip olduğumuz şeylere rağmen hâlâ mutlu olamamamızı nasıl izah edeceğiz?
Olumsuzluklara ve onlara rağmen ilerleyenler, düşse de kalkıp, üstünü silkeleyip, yürüyüşünü azimle; tutkuyla, söylene söylene değil, acımadı ki diyerek sürdürebilenlerdir. Kısacası, negatif koşulların farkında olarak ya da olmayarak, kontrolümüz içinde ya da dışında nasıl yarattıysak, değiştirmek de hepimizin üstüne vazife..
Fark yaratanlar; olumsuzluklarla ve onlara rağmen ilerleyenler, düşse de kalkıp, üstünü silkeleyip, yürüyüşü azimle, tutkuyla, söylene söylene değil, acımadı ki acımadı ki diye sürdürenlerdir.
Bugünün işlerini, gerekliliklerini hakkıyla yaşarken, yaparken; gelecek için de hazırlanması, kendine bir yan yol açılması, paralel, çoklu kariyer hattı çizmesi gerekiyor.
Bunlar yapılmazsa o zaman başlığa dönecek ve diyeceğim ki gelecekte sürdürülebilir kariyer, mutlu yaşam için ya hibrit olacaksın ya da kibrit gibi yanacak, ziyan olacaksın. Olma ihtimalin yüksek!
Marcus Aurelius , çoğumuzun boş zamanlarımızı istediğimiz ama sahip olmadığımız şeyleri düşünerek geçirdiğimizi anlatır. Aslında sahip olduğumuz şeyleri düşünerek ve eğer elimizdekilere sahip olmasaydık, onların yokluğunu ne kadar hissederdik diye bir iç hesaplaşma yapabilsek çok daha mutlu hissedeceğimize dikkat çeker.