Anlaşılan bizim patron, benim karakterimden bahsederken; vatan, millet, hamiyet, cumhuriyet diye bir sürü şeyler daha sıralamış olacak ki, Paşa beni pek ince yerimden yakalamıştı.
-Tamam, dedim. Postu deldirene kadar emrinizdeyim.
Canım İstanbul, bütün pisliğine, bakımsızlığına, kimsesizliğine rağmen dünyada bir eşin daha yoktu. Şimdiye kadar gezip dolaşmadığım yer kalmamıştı. Norveç’in fiyortlarından — ki burayı daha ziyade Boğaz’a teşbih ederlerdi — Şarkın esrarlı derinliklerine, Yeni Dünyanın Pampalarından, Alaska’nın dondurucu ıssızlığına kadar her tarafı bilirdim. Ama nerede buraları nerede İstanbul? Onun biçare bakımsızlığı, boynu bükük yalnızlığı kadar kuvvetli olan bir füsunu, ayrı bir sihri vardı.