Ay Portakalı, aslında hepimizin hikâyesi. Hepimizin başından geçenlerin bir yerde unuttuğumuz izdüşümü. Okuduğunuz bir hikâyede bir anda acıyı yediriveriyor size. Ümran Düşünsel’in hikâyeleri; bildiğimiz ama kimimizin ukdesine takılıp da söyleyemedikleridir aslında.
Ümran Düşünsel, Ay Portakalı eserindeki hikâyeleriyle farklı ve yeni bir çehre
"Taş evler anı biriktirirdi. Çocuk sevinçlerini, ana hüzünlerini, baba kahırlarını, nene, dede masallarını. Beton evlerin duvarına çarpan sesler, duygular yere dökülüp toza dönüyor.
Bu ev de taştı!
"Siyah beyaza durdu giderken. Tüm sesler çekildi üstünden, başından. Tılsımı kirlenmişti renklerin ve seslerin.
Küstüler ona. Yok saydılar erdemsizliğinden. Gidip kendi renklerini ve seslerini bulabilirse amenna."
"Zamanı saat gibi geriye alamıyoruz iki parmakla ne yazık ki," diye mırıldandı.
"İleriye de alamıyoruz. İşin tuhafi geçmişi düşünüp, geleceği hayal etmekten anın üstünden atlıyoruz sürekli. Oysa dem anda, şu anda mesela."