Diderot dönemindeki herkesten farklı yazardı. Daha gözü pek, daha net, daha özgür, hayran olduğu ama hiç güvenmediği Mösyö Voltaire’den bile daha pervasız yazardı. Sözcükleri yıldız gibi parlar, cümleleri kaynak suyu gibi akardı ve bakmayı bilen herkes derenin dibindeki çakılları bile görebilirdi.