Dağılma... Karamsarlık, açlık, yalnızlık üzerine yazılmış sağlam bir eser. Yalnız, aç ve pesimist bir adamın birkaç gününü anlatıyor bu eser. Tarz olarak yeraltı edebiyatı tadı veren, pesimizmin doruklarına çıkaran, kâh sinirlendiren kâh güldüren bir eser olmuş.
Boyle bir atmosferde bile gulumsetecek şeyler bulabilirsiniz kitapta ki bu çok kıymetli bir şey bence. Kitabı okurken üzerimize kara bulutlar çekiliyor; karakterin derin bir yalnızlığı var, yiyecek ekmek bile bulamıyor, uyku uyuyamıyor, kabuslar görüyor, dört duvar arasında zihni ile, karanlık ile savaş veriyor ama tüm bunlara ek olarak müthiş bir mizahı var karakterin ve kitabın. Hiç olmadık yerlerde sizi güldürmeyi basarabiliyor. Yalnızlıktan kafayı yiyen karakter kendi kendine konuşuyor, dört duvara kahkahalar atıyor, geceleri sayikliyor ve ruh hâli gitgide çok daha kötü bir hâl alıyor.
Kitabı okurken müthiş keyif aldım, keyif aldım derken karamsarlığa, yalnızlığa suruklendim. Karakter gibi ben de yapayalnız kaldım, onunla birlikte küfürler savurdum, ağladım, sinirlendim ve güldüm.
Kısacası bana müthiş bir deneyim yaşattı bu kitap. Dostoyevski tarzında müthiş bir eser olmuş desem abartmış olmam sanırım. Güzel eserlerin çok nadir çıktığı şu dönemlerde böyle kitapları okumak ilaç gibi geliyor.
Daha önce yazarın şiir kitabını da okumuştum, o da fena değildi ama romanı çok daha profesyonel olmuş.
Herkese tavsiyedir, iyi okumalar.