Siyasal özgürlük bir düşüncedir; fakat bir gerçek değildir. İktidar mevkiinde bulunan bir partiye baskı yapmak gayesi ile halk kitlelerini diğer bir partiye çekmek lüzumu ortaya çıktığı zaman, bu fikrin bir yem olarak nasıl kullanılacağı bilinmelidir. Liberalizm de denilen bu hürriyet fikrine eğer düşmanın kendisi de kapılmış ve bu fikrin uğrunda iktidarının bir kısmını teslim etmeğe arzulu ise iş daha da kolaylaşır. Burada bizim öngörümüz kesinlikle zafere ulaşır. Gevşetilen hükümet dizginleri, tabiat kanunu gereğince, derhal yeni bir el tarafından ele geçirilir ve bir araya getirilir. Çünkü milletin kör kuvveti bir gün dahi rehbersiz kalamaz ve yeni otorite, liberalizm ile zayıflatılan eskinin sadece mevkiine yerleşmekten ibaret kalır.
Biz, Yahudi olmayanların şahsî ve kavmî hesaplarını son yirmi yüzyıl boyunca besleyip iyice geliştirdiğimiz dinî ve ırkî kinlerini birbirlerinin karşısına çıkardık. Bu sebepledir ki bize karşı elini kaldıran herhangi bir yerdeki bir devlet destek görmeyecektir.
Halka muayen bir müddet için kendi kendisini idare etme yetkisi vermek, onları düzensiz bir güruh haline getirmeye yeter. Ondan sonra orada öldürücü bir çekişme ortaya çıkar ve kısa zamanda sınıf mücadelesine dönüşür. Bu kaos içinde devletler yıkılıp yok olur ve tarihin köhne sayfalarında yerlerini alırlar.
Yahudiler.. Adeta insanlık tarihinin baş rol oyuncusu biziz dercesine yaşıyorlar bu hayatı :)
Siyonizm, Yahudiler, komünizm, tek dünya devleti, tek tip insan, tek dünya krallığı..
Söz konusu 24 protokol üzerinden Siyonizmin hayatın her noktasında takındığı ve takınacağı tavırları çok net anlayabiliyorsunuz. Eski basım olduğu için dili herkes tarafından anlaşılmaya bilir. Daha yakın tarihli basımlarını öneririm. Eğer bu alana ilginiz varsa okumanız gereken kitaplar arasında.
Tabi siyonistler arasında böyle bir belgenin, böyle bir protokolün vâr olduğu geçmişten günümüze tartışmalı bir pozisyonda seyrini devam ettirmiş.
Protokollerin uydurma olduğunu, Yahudi düşmanlığı için ortaya atıldığını vs. savunanlar olmuş. Türkiye'de dahi bazı isimlerin bu protokollerin gerçek dışı olduğuna dair yazılar yazdığını görüyoruz. İnternette araştırma yaparsanız bunlar karşınıza çıkacaktır.
Ancak ister uydurma olsun ister gerçek olsun; siyonistlerin ve işbirlikçilerinin dünya devletleri ve insanlar üzerinde uyguladığı politikalara bakıldığında söz konusu protokollerden farklı bir şey görülmemektedir.
Kan emici ırkçı emperyalist zihniyete karşı mücadele edebilmek için, boş söylemleri bırakıp aktif bir şekilde plan ve projeler ile hayata müdahil olmanın gerekliliği üzerinde daha fazla durmamız gerekmekte..
Elimde bulunan eser 1992 basımı ve sayfa sayısı az ancak sindire sindire okunması gerek ve her okunan protokol üzerinde derin derin düşünmeye sevk ediyor.İlk olarak 1902-1903 yılları arasında bir Moskova gazetisinde yayınlandığı sanılmaktadır.1905’te rus papazı Sergyei Milus kitataki protokollerin kendisine bir arkadaşı tarafından el yazması halinde verildiğini o arkadaşının da bunları bir kadından aldığını,kadının ise Fransadaki bir mason cemiyetinin en nufuzlu liderin birinden çalmış olduğunu ,bunların toplantıda okunan nutuklar olduğunu ve bunlardan 1 tanesinin kayıp olduğunu da beyan etmiştir. Eserde geçen protokollere geldiğimizde birtakım Yahudi liderleri tarafından kimilerine göre gerçekleşmesine imkan olmayan ama bence aradan bir asır geçmesine rağmen mantıklı olarak bakıldığında günümüzde de genel olarak olmuş ve olmaya devam eden parçaları içeren bir programdır.Ben de bazı protokollerden,protokolün tamamı olmasada bazı kısımlarını alıntı olarak paylaşacağım.
III. PROTOKOL " Yahudi olmayanların ölmesini istiyoruz."
VI. PROTOKOL “Yakında büyük servet havzaları haline gelecek olan tekeller kurmaya başlayacağız. Yahudi olmayanların büyük servetler bile bunlara dayanamayacak ve siyasi mahvoluşun ertesi günü devlet kredileri ile birlikte batıp gideceklerdir.
IV. PROTOKOL "bize karşı olan her şeyi ortadan kaldırmayı kendimize görev edineceğiz. Bu amaçla, krallığımızı kurmamıza çeşitli silahlarla karşı koyan herkesi merhametsizce katledeceğiz."
Bunları yazan ya bir cani, ya da bir çılgın. Ancak, bir cani ya da çılgın için olağanüstü bir başarı!... Eğer bu fikirlerin gerçekten tek bir beyinden çıktığını düşünürsek, yazarın ne bir cani, ne bir çılgın, fakat adanmışlık duygusu ve imanın önderlik ettiği bir beyin olduğu ortaya çıkıyor. Hayal olabilmesi için korkunç derecede gerçek, kurgu olması için son derece mükemmel.