Eski dönemlerde Tanrı' nın varlığı ve yokluğu ile ilgili tartışmalar daha çok teoloji ve felsefi alanında yapılıyordu. Sonraki dönemlerde bilimin insanlara yeni kapılar açmasıyla ve bilimsel verilere- özellikle de günümüzde internetin yaygınlaşmasıyla- ulaşmanın kolaylaşması ile bu tartışma farklı bir zemine (bilim) taşındı.
Bazı kesimler bilimin, Tanrı'yı ispatladığını öne sürerken, bir diğer kesim ise bilimin, Tanrı'yı ispatlamadığını çünkü evrenin bir Tanrı olmazsa nasıl olacaksa öyle olduğunu; bu iki kesime nazaran biraz daha uysal olan başka bir kesim ise dinin, bir inanç olduğunu ve bilimin Tanrı'yı ispatlayıp ispatlamamak gibi bir gayesi olmadığını, sadece içinde yaşadığımız evreni ve tabiatı insan idraki içerisinde betimleyerek formülize etmeye yaradığını öne sürdü... Peki, Hangi kesim doğruydu?
Bana göre insan, nasıl inanmak ve görmek istiyorsa elindeki veriyi buna göre yontup biçtiğinden herkes kendine göre haklı veya haksız olabilir lakin kendimi üçüncü kesime daha yakın gördüğümü söyleyebilirim.
Paylaşmış olduğum bu kitapta bilimsel veriler ışığında objektif bir şekilde (Bir insan ne kadar objektif olabilirse!) Tanrı' nın varlığını ve yokluğunu tartışmaktadır.
