Semboller, isimler ve kültürel ve ulusal öğeler, etnik kimliğin temsili için çoğu zaman çok önemlidir. Baas Rejimi, iktidarı boyunca Kürtlerin etnik kimliğine dair her türlü baskı ve yasağı uygulamaktan geri durmadı. Örneğin, Kürtlerin yerleşim yerlerinin ismi Arapça isimlerle değiştirildi. Fakat özerklikten sonra, Kürtçe isimlerin yeniden kullanılmasına karar verildi. Suriye hükümetinin asimilasyon politikalarına karşı geliştirilen bu uygulama meşru bir haktır.
Sayfa 202 - Rojava'da Karşılaşılan Zorluklar ve Muhtemel SorunlarKitabı okudu
[...] sadece Kürtler değil, rejime karşı olan bütün etnik, dinî ve siyasi gruplardan insanlar, mutlaka rejimin otoriter politikalarına maruz kalmışlardır. Bu gerçek, neredeyse bütün görüşmelerde dile getirildi ve bu nedenle, insanlar Rojava'da veya Suriye'de halkların yaşadığı sorunları, halklar arası bir çatışmadan ziyade devletin sebep olduğu, dolayısıyla devlet ile halk veya devlet ile siyasi gruplar arasında yaşanan bir çatışma olarak tanımlıyorlar.
Sayfa 140 - Rojava'da Algılar ve İlişkilerKitabı okudu
Kültürel şiddetin, doğrudan veya yapısal şiddeti meşrulaştırmaya zemin hazırlayan bir yönü vardır. Ayrımcılığı, ötekileştirmeyi ve şiddeti tetikleyen her türlü kelime, imaj ve sembol kullanımı kültürel şiddetin bir parçası olabilir.
Sayfa 126 - Rojava'da Algılar ve İlişkilerKitabı okudu
[...] Kürtler açısından rejimle muhalefet arasında bir uzlaşma çok zor görünüyordu ve var olan otorite boşluğu özerkliğin inşa edilmesi temelinde değerlendirilebilirdi. Bu nedenle Ocak 2014'te özerk kantonların ilanı birbiri ardına geldi ve Efrîn, Kobanî ve Cezîre'de özerk kanton yönetimleri ilan edildi.
Sayfa 79 - Demokratik özerkliğin ilanıKitabı okudu
2015'in son aylarında Avrupa ülkelerine gitme yolunda cansız bedenleri kıyıya vuran veya sınırlarda tel örgülerle bu ülkelere geçişleri engellenen binlerce mültecinin, sınırda tecavüz edilen insanların yaşadığı travma, etkisini çok daha uzun bir zamana yayacaktır.
Suriye iç savaşına dahil olan ülkeler ve onların desteklediği güçler silahsız ve herkesçe kabul edilecek bir çözüm yolu bulmadıkça, insanlara kendi 'topraklarında, bedenlerinde ve hafızalarında' açılan bu yaraları birlikte sarma olanakları tanınmadıkça bütün bu rakamlar birer veri olmaktan öteye geçmeyecek.