Sessizlik... Sessizlik... Sanki bir nesneydi ya da yoğun bir şeydi odayı dolduran. Kulaklarım da değil soluduğum havada, tenimde duyuyordum sessizliği...
kelimelerle doğduğumuz ve kelimelerle öldüğümüz hayatta, her şey varlığını kalemin beyaz kağıt üzerindeki ara sıra duraksayan kavisli hareketlerine borçludur.
"Eskiden karanlık bugünkü gibi insanın kalbinde, ruhunda, yüzünde ve sesinde değildi. Karanlık evvel zaman önce gecede, kuytu yerlerde, mağaraların derinliklerinde, ceviz ağacının gölgesinde, vadinin ıssızlığında saklanırdı. "