"İnsanların yaşamı, karanlıklarından çıkıp bir süre bir mum ışığı çevresinde toplandıktan sonra, herkesin kendi karanlığına dönüp yok olmasından ibarettir."
Kurusun diye balkona bırakılan, sonra orada unutulup yavaş yavaş katılaşan ve en sonunda bırakıldığı yeri de kirleten yaş bir toz bezine benzetiyordum kendimi.
Kanım toprağa oluk oluk aktı. Hani derdiniz ya, toprak kanla sulanmalı. Öyle de oldu. Ah bu topraklar Kimlere mezar olmadı ki! Kaç sahibını içinde sonsuza dek eritti.
Eskiden karanlık bugünkü gibi insanın kalbinde, ruhunda, yüzünde ve sesinde değildi. Karanlık, gecede, kuytu yerlerde, mağaraların derinliklerinde, ceviz ağacının gölgesinde, vadinin ıssızlığında saklanırdı.