Yavuz Yörükoğlu kitaplarını, Yavuz Yörükoğlu sözleri ve alıntılarını, Yavuz Yörükoğlu yazarlarını, Yavuz Yörükoğlu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
..... neredeyse bütün zayıflama diyetleri günde 3 öğün yemek ve aralarda da 'ara öğünler’ önerir. Efendim, azar azar ve sık sık yenilmesi gerekirmiş, sözde metabolizma hızlanırmış. Neye dayanılarak söylenir, nerden çıkıyor bu laflar belli değil. (Bir yalan sık sık söylenirse sonunda başta o yalanı söyleyen olmak üzere herkes ona inanır.) Bu tür bir beslenme şekli doğal değil. Doğru bir beslenme rejiminde her 2 saatte bir acıkılmaz. ‘Ara öğün’ saçmalığının tek faydası ‘pisboğazlık’ alışkanlığını pekiştirmektir.
Toplumların beslenme alışkanlıkları ve zevkleri tesadüfen gelişmiyor. Bölge coğrafyası, iklim şartları ve yöresel doğal ürünler yıllar, hatta asırlar içinde o toplumların damak zevkini ve mutfağını belirliyor. Ama ilginçtir, ne tarz bir beslenme alışkanlığı olursa olsun, doğal ve içgüdüsel olarak beslenme tarzı neredeyse mükemmel bir dengeye oturuyor.
Modern toplumlar dışında, beslenme alışkanlıkları nedeniyle sağlıksız olan ve kısa yaşayan bir toplum yok dünyada! Uzun ve sağlıklı yaşayan toplumlara bakıldığında, hepsinin de ‘sırrı’ farklı. Kimi yoğurt, kimi yüksek posalı bitkisel gıdalar, kimi et, kimi de balık ağırlıklı besleniyor ama hepsi de değişik gıdalardan oluşan bir denge oluşturmuşlar ve hepsi aynı kapıya çıkıyor. İlginç bir gerçek de, sağlıklı beslenen bu toplumların fertleri Batı veya Amerikan tarzı bir beslenmeye geçtiklerinde, aynı hastalıklar bu kişilerde de süratle görülmeye başlanıyor.
Dünyayı boş verin, ülkemizdeki değişime bakalım... Ben 60’lı yıllarda ilkokulu okurken ülkemizde ambalajlı çikolata yoktu, hazır kekler, bisküviler, dondurmalar yoktu, asitli/kolalı içecekler yoktu, hazır meyve suyu yoktu, cips yoktu, fast food yoktu ama şişman çocuk da yoktu. O günlerde binde bir görülen şişman çocuklarla ‘şişko’ diye alay edilirdi. Bugün saydığımız tüm bu hazır yiyecek ve içecekler var ama ortalık ‘tosuncuk’ çocuklardan geçilmiyor.
Eskiden her türlü et ve et ürünü bol, doğal ve ucuzdu, bütün yemekler tereyağına pişerdi. Meyve sebze doğal, hormonsuz ve boldu, o yıllarda makarna bile yoktu, bulgur pilavına talim edilirdi, çikolatalar pastalar yoktu, annelerimiz haftada bir kek pişirirdi... Tatlı ihtiyacımız daha ziyade meyve ile karşılanırdı, bayram dan bayrama da bir baklava yenirdi. Yanlış anlaşılmasın, nostaljik takılmıyorum, sadece dramatik değişimi vurgulamak istiyorum, çünkü bugün orta yaşlı olan birçok insan dahi bu yakın geçmişte ki günleri hatırlamıyor.
Eski zamandaki yoklar listesine dikkatli bakarsanız ‘yok’ olan şeylerin ortak noktası: Şeker ve trans yağlar.
1980’li yıllardan itibaren ülkemizde yok olan şeyler ‘var’ olmaya başladı ve değişim başladı. Aynı yıllarda ülkemize ‘fast food’ girdi ama bir yandan da ABD’den yayılan ‘low fat’ modasına uyulmaya başlandı. Diyet ürünler bir anda market raflarını doldurdu. Neticede bu değişim bizde de maalesef olumsuzluklara neden oldu; şişmanlık arttı, şeker hastalığı arttı, hipertansiyon arttı, kalp-damar hastalık
ları ve kanser arttı. Ve Türkiye Batı dünyası standartlarını yakaladı!
Bilimsel çalışmalar, şekerin alkol, nikotin ve kokain gibi "bağımlılık yapıcı" özelliği olduğunu göstermiştir. Diğer bağımlılık yapan maddeler gibi, aynı hazzı elde etmek için kişinin giderek daha fazla tüketmesi gerekmektedir.
Günümüzde ‘beslenme’ denince çoğunlukla fazla kilo ve zayıflama rejimleri akla geliyor. Halbuki beslenme hem sağlığın hem de sağlıksızlığın yegâne sebebidir.
Orta ve ileri yaşlarda sağlıklı, kaliteli ve hastalıksız bir yaşam sürülebilmenin ve uzun yaşamanın formülü bu sağlıklı yaşam tarzını mümkün olduğu kadar erken benimsemektir. Allah’tan bu değişimi yapmak için hiçbir yaş geç değil.
İnsan organizması kendini tamir etme ve iyileştirme bakımından olağanüstü bir yeteneğe sahip. İnsanda ortalama 12 trilyon hücre var ve bu hücrelerin tamama yakını her 100 günde bir yenileniyor, yani her 3-4 ayda bir insan 'baştan yaratılıyor'.
MÖ 3800 yıllarına ait Mısır piramitleri hiyerogliflerinden bir söz:
“İnsanlar yediklerinin çeyreği ile yaşar, geri kalan üç çeyreği ile hekimleri yaşar...”