Anladık iyisin .
ama neden iyi?
Seni kimse satın alamaz ,
eve düşen yıldırım
satın alınır mı ki?
Anladık dediğin dedik,
ama dediğin ne ?
Doğrusun , söylersin içindekini,
ama içindeki ne?
Bertolt Brecht
Kitapların duruyor orada öyle
günden güne tozlanarak
elim varmıyor tozunu almaya
dokunduğun yerler silinecek!
Ruhunun izi duruyor orada öyle
gözlerinde merakla buluşan sözcükler
uzun bir yolculuğa çıkıyor yüzünde
dönüşerek cennetin anahtarını bulmuş bir ifadeye
Sen duruyorsun orada öyle
siyah dolmakalem o tahta iskemle,
sesin: sinmiş duvardaki gözeneklere
bulaşarak kalbine ermişin gizine
Dokunmak istiyorum çünkü dönüşüyor
o izler seninle bütünleşen şeylere;
dokunacağım dayanabilsem dokunduğumda
yokluğa dönüşecek ruhuna!
Ben, ev çocuğuyum. Evde dolaşan , evde büyümekte olan bir şair... Büyümek ile evde olmak denilen şeyin, ne kadar birbirinden ilgisiz ve bir o kadar da ters orantılı olduğunun farkındayım.
Hangi ilişkiye baksam
bir etik yoksunluğu
ezilişi bir insanın
ötekinin yüzünde
karaya çıkarken
konumuna güven duygusu
soğuk sokakta kalıyor
berikinin sesi
sızarken kılcal damarlarına kadar
düşüyor yüzü
kaygıdan örülmüş bir zırhla
ruhsal bir karanlığa...
Nerede şimdi?
Gökyüzünü isteyen tutku?
Olanaksızın peşindeki yönelim!
Nerede?
Aşkı vaat eden ütopya!
Ey imini terk eden çağ!
Kuşku bana kaldı şimdi
Ütopya bana! Tutku bana!
Bana yüzyılın yitik imi
Kaldı, kuramsal varlığım
Yalnızlığın aylasına!
Birikme dedim kendime
bakarken biriken kendime
söyleyecek sözüm yok
birikmem ağır geliyor kendime
tahammül edemiyor biriken
biriktiği yerden içime
bir çıkış? Yok! Arıyor
aklımı deşe deşe kendime
bende biriken şey ne
ki sığmıyor içim içime
içimde biriken şeyden
bir yol çıkmıyor kendime