1970 yılında Erzurum (Tortum) da doğdu.
İlk ve orta öğrenimini Rize´de tamamladı. Lisans öğrenimini 1989-1994 yılları arasında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümünde aldı. Siyaset ve Sosyal Bilimler Alanında 1997 yılında yüksek lisans ve 2002 yılında doktorasını tamamladı. 2007 yılında Siyaset Bilimi alanında Doçent unvanı aldı. Mesleki kariyerine 1994 yılında Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü Siyaset ve Sosyal Bilimler Anabilim Dalı´nda araştırma görevlisi olarak başladı.
2002 yılında Gaziosmanpaşa Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü´ne öğretim üyesi olarak atandı. Aynı Fakültede 2007 yılına kadar Yardımcı Doçent olarak, 2007-2010 yılları arasında Doçent olarak çalıştı. Bu süre içinde Bölüm Başkanlığı, Dekan Yardımcılığı, Dekan Vekilliği, Üniversite Senato üyeliği, Fakülte ve Enstitü Yönetim Kurulu üyeliği görevlerinde bulundu. 2010 yılında Polis Akademisi Başkanlığı Güvenlik Bilimleri Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü´nde öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı. Aynı yıl Polis Akademisi Başkanlığı Güvenlik Bilimleri Enstitüsü Müdür yardımcılığı görevine atandı.
2011 yılında Gençlik ve Spor Bakanlığına Bakan Yardımcısı olarak atandı.
Doç. Dr. Yusuf TEKİN üniversitelerde ve sivil toplum kuruluşlarında 19. Yüzyıl Osmanlı modernleşmesi, Türk siyasal hayatı, Türk demokrasi tarihi, seçim sistemleri, anayasalar, insan hakları alanında dersler ve konferanslar verdi. Bu konularda yayınlanmış kitapları, akademik dergilerde, gazetelerde yayınlanmış makaleleri bulunmaktadır.
Akademik hayatı boyunca çalıştığı üniversitelerde gençliğin sorunları ve gençlik politikaları üzerine seminerler verdi, danışmanlıklar yaptı ve akademik projeler yürüttü. Çok sayıda sivil toplum örgütü bünyesinde bu tür çalışmalara katıldı.
Doç. Dr. Yusuf TEKİN evli ve üç çocuk babasıdır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.
Parlamenter sisteme ilişkin bütün çaba ve girişimler askeri darbe ve diğer vesayetçi güçlerle kurgulanmaya ve devam ettirilmeye çalışılmış. İttihatçıların silah zoruyla sağladıkları ikinci meşrutiyet süreci bunun bir ömeğidir. 𝗢𝗹𝗮𝘆ı𝗻 𝘁𝗮𝗿𝗶𝗵𝗶 𝗮𝘆𝗿ı𝗻𝘁ı𝘀ı𝗻𝗮 𝗴𝗶𝗿𝗺𝗲𝗱𝗲𝗻, sadece İkinci Meşrutiyetin ilanından sonra Meclis toplanırken Meclis-i Mebusan Marşı adıyla çalınan marşın ilk mısrasını hatırlamak yeterli olacak:
"𝗢𝘀𝗺𝗮𝗻𝗹ı𝗹𝗮𝗿 𝗯𝘂𝗴ü𝗻 𝗼𝗹𝗱𝘂 𝗺𝘂𝘇𝗮𝗳𝗳𝗲𝗿,
𝗙𝗲𝘁𝗵𝗲𝘁𝘁𝗶 𝘆𝗲𝗻𝗶𝗱𝗲𝗻 𝘃𝗮𝘁𝗮𝗻ı 𝗮𝘀𝗸𝗲𝗿,
𝗔ç𝘁ı 𝗺𝗲𝗯𝘂𝘀𝗹𝗮𝗿𝗮 𝘆𝗼𝗹𝘂 𝘀ü𝗻𝗴ü𝗹𝗲𝗿.
𝗬𝗮ş𝗮𝘀ı𝗻 𝗡𝗶𝘆𝗮𝘇𝗶 𝘆𝗮ş𝗮𝘀ı𝗻 𝗘𝗻𝘃𝗲𝗿
devletin türk-islam devleti niteliğini almasından sonra ise, artık sultanı sınırlayan yeni kural şeriattır. islam şeriatı devleti temsil eden otoritenin yegane bağlılık kaynağı halini alır.
Türk devlet geleneğinde devlet başkanı; üniversal ya da cihanşümul bir devletin temsilcisi olarak, yeryüzünün hükümdarı ve göğün yerdeki temsilcisi, kudretini gökten yani Tanrı'dan alan ve onun adına saltanat süren bir yönetici konumundadır. Tüm geleneğin temel direği ise adalettir. Daha doğrusu devlet başkanının tüm ereği ve amacı ilahi adaleti yeryüzünde temin edebilmek, yeryüzünü Tanrı'nın istediği biçimde adil bir şekilde yönetmektir. Bir anlamda Tanrı'nın yeryüzündeki halifesi ve onun görevlerini yapmakla mükellef konumdaki Türk devlet geleneğinin devlet başkanı saf tipinin nasıl ve hangi niteliklere sahip olması ve ne tür bir işlemin sonucunda görevi devralması gerektiği sorusunun yanıtlanması önemlidir.
Türkiye Cumhutiyeti ve onun kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün ulus devlet kurgusu ve Atatürk milliyetçiliği anlayışı Gökalp'in ulusçuluk ve Türkçülük anlayışının izlerini taşır.
Türkiye nin siyasal hayatını öğrenebileceğiniz oldukça akıcı ve önemli olaylara değinen bir kitap.Genelde bu tür kitaplar okuyan kişinin sıkılmasına neden olur fakat bende daha çok okuma hevesi oluşturdu.Ve Türkiye nin siyasal hayatı ile ilgili daha çok kitap okuma isteği uyandırdı.
Daha önce hiç söylemediğim bir şeyi söyleyeceğim bu kitap tam bir rezalet, tamamen zaman kaybı, okumaya asla değmez. Derslerimizin bu çöp kitaptan işlenmesi nedeniyle bu kitabı okudum. Kitap tamamen siyaset ve toplum mühendisliği adına yazılmış. Yeniden bir tarih yaratma hevesi içine girilmiş. Örnek vermek gerekirse "Atatürk'ün silah arkadaşlarının gücünden çekindiği ve onları istemediği için ya asker olarak kalın ya da askerlikten istifa edip milletvekilliği yapın demiştir." diye yorumlanmıştır. Esasında Atatürk İttihat ve Terakkide delegeyken, İttihat ve Terakki ile arasının bozulmasının sebebi Atatürk'ün askerlik ile siyaseti ayırma fikrinden dolayıdır. Bir başka örnek her konuda en ufak detayına, söylentilere bile yer veren kitap ne hikmetse söz konusu AKP olunca hiç değinmemiş. Haziran 2015 ile Kasım 2015 seçimleri arasında patlayan bombalardan, Ahmet Davutoğlu'nun "Bombalar patladıkça oyumuz artıyor" sözlerinden bahsetmemiş. Veya AKP'nin FETÖ ile bütünleşmesinden bahsetmemiş. Veya 2007 yılında AKP'nin seçimden önce CİNER medya grubunu TMSF aracılığıyla kendi yandaşlarına verip medyayı eline geçirdiğinden bahsetmemiş. Özetlemek gerekirse olağanüstü kötü, manipüle edici, olayları arka planını vermeden ahkam kesemeye çalışan, son derece başarısız bir kitap.