‘Başkasının sözüyle, bakışıyla, görüşüyle eksilmeyeceğini bil;tamamlanmak için de iltifata ihtiyacın olmadığını unutma. Aynada ne görürsen o, içindekinin yansımasıdır. Aklınla, kalbinle ve duruşunla güzelsen yaşam boyu çok güzelsin ve bunu asla kaybetmeyeceksin.’ Hocam kız çocukları gününde kaleme aldığınız değerli kelimeler hala zihnimde iyi ki varsınız. 🙏🏼
Bir çocuk her şeyiyle kendini ifade eder. Silgisiyle bile... Örneğin çocuğun silgisi eskiyorsa öğreniyor demektir. Üzerinde yazılar varsa belki de hayallerine defteri yetmemiştir. Silgi öylece gidip geliyorsa okula, sormak istediklerini sormaya çekiniyor olabilir. Hiçbiri olmuyor da silgiyi kemiriyorsa, muhtemelen ya tadını merak ediyordur ya da gerilimlerini silgiden çıkartıyordur. Silgiyi hep evde bırakıyor, yine de sorun olmuyorsa bence iyi ve güvenilir bir sıra arkadaşının yanındadır. Silgisinde delikler, kesikler varsa muhtemelen o ders gereğinden fazla sıkılmıştır... Silgi hep kayboluyorsa, o tamamen silginin şanındandır:) Silgiler kendi kendine kaybolur. Öyle olmasa boynumuza asarlar mıydı? :)
Güzel bir çocuk güzel bir soru sormuştu birkaç ay önce. "Ziya Hocam hayattaki en büyük başarınız nedir?" demişti. O anda, hemencecik, duraksamadan "Annemin rızasını kazanmak" demiştim. Ve o çocuk yanındaki koltukta oturan annesine sanki bin yıl sonra kavuşmuş gibi bakmıştı, sanki annesinin içine akmıştı.
Varlığı en çok yokluğunda hissedilenmiş anne. Sesi sesime düğümlü kalanmış. Elimmiş, ayağımmış, kanatlarımın altındaki rüzgarmış.
Ama olsun, öptüğün gözlerimdeki sıcaklığın kaldı. Tenime sinmiş topraksı kokun kaldı. Arabamda asılı iğde dalından yonttuğun nazarlığım kaldı. "Ne kadar büyürsen büyü, benden küçüksün kuzum" deyişin kaldı. Senin azametin, benim kırılganlığım kaldı.
Şimdi anlıyorum ki ölen sen değilmişsin. Şimdi bildim ki akıl yeşerttiğin kalpteymiş nazarım.
Güzel bir çocuk güzel bir soru sormuştu birkaç ay önce. "Ziya Hocam hayattaki en büyük başarınız nedir?" demişti. O anda, hemencecik, duraksamadan "Annemin rızasını kazanmak" demiştim. Ve o çocuk yanındaki koltukta oturan annesine sanki bin yıl sonra kavuşmuş gibi bakmıştı, sanki annesinin içine akmıştı.
Varlığı en çok yokluğunda hissedilenmiş anne. Sesi sesime düğümlü kalanmış. Elimmiş, ayağımmış, kanatlarımın altındaki rüzgarmış.
Ama olsun, öptüğün gözlerimdeki sıcaklığın kaldı. Tenime sinmiş topraksı kokun kaldı. Arabamda asılı iğde dalından yonttuğun nazarlığım kaldı. "Ne kadar büyürsen büyü, benden küçüksün kuzum" deyişin kaldı. Senin azametin, benim kırılganlığım kaldı.
Şimdi anlıyorum ki ölen sen değilmişsin. Şimdi bildim ki akıl yeşerttiğin kalpteymiş nazarım.