W.Faulkner: “Şunu anladım ki yaşamanın her türlüsüyle, yazmanın her türlüsü arasında kapatılmaz bir uçurum uzanır… Yaşayabilenler yaşar, yaşayamamanın acısını çekenler de bu acıyı yazarlar…”
Biraz araştırma, biraz yorumlama
“Avcının iyisi uçarı vurur. İyi öykücü akıp giden zamanın ritmine, onu durdurmadan kalemini uydurandır.“
–Onat Kutlar
Bu kitap, 50 kuşağı öykücülerinden, aynı zamanda bir fikir adamı ve sinemacı olan Onat Kutlar’ın bir eseridir. Öyle sıradan bir eser değil ha! İlk yayınlanmasının üstünden yaklaşık 60 yıl
Entelektüel Sözcükler
abesle iştigal: Yersiz, yararsız işlerle vakit öldürmek
absorbe: (Enerji, kuvvet vb. için) Soğurma, yutma, içine alma, yutma.
adaptasyon: Uyarlama
adapte: Uyum
afaki: Belli bir konu üzerine olmayan, dereden tepeden (konuşma)
ajitasyon: Duygu sömürüsü yapma
ajite: Duygu sömürüsü, kışkırtmak, körüklemek
akabinde:
Hiç bir yazı anlaşılmasın diye yazılmaz. Okunsun, anlaşılsın diye yazılır.
Bazı yazıların anlaşılması zor olabilir.
Bazı yazıların şifresini çözmek emek ve çaba gerektirebilir.
Ama gene de, son tahlilde, yazar, yazdığı yazının anlaşılmadan kalmasını amaçlamaz.
Yazının zor anlaşılır olması, yazarla okur arasında varbulunması gereken parola ve işaret üzerinde tam bir mutabakatın sağlanamamış olmasıyla ilişkilendirilebilir.
Taraflar parola ve onun işareti üzerinde mutabık kalmışlarsa, anlaşma zemini de sağlanmış olur.
Eğer şifreler (parola ile onun işareti veya ortak kodlar veya edebiyat diliyle konuşursak mazmunlar) üzerinde mutabakat yoksa bu durumda, yazı da anlaşılmaz olarak kalmaya hükümlü bulunur.
Lise 1 öğrencisiydik. 1956 yılıydı. O gazetelerden birinde bir yazımızı gören bir yakınımız hem şikâyet, hem uyarı için babama gelmiş: “Yazı yazmasınlar, başlarına dert açarlar” demiş. Bizimkiler de bu uyarıdan etkilenmişler.
Herkesin kendine göre bir okuma üslûbu olduğu gibi, yazma üslûbu da kendine göredir. Herkesin bir yazıdan etkilenme biçimi, etkilenme sebebi farklıdır. Farklı etkilenmeler, farklı okumalara yol açar, farklı okumalar da farklı yazmalara..