Yıl 1987 ve betonlaşmanın yapacağı yıkımı ta o zaman fark eder Turgut Cansever ve: "Evet, şehirleşmede, mimaride çok kötü olduğumuz doğru ama her şeye rağmen gittiğimiz bu kötü yoldan geri dönebilir dikey yapılaşma yerine, yaşanabilir, az katlı binalara dönebilirsek 300 milyar dolar karımız olur.
Aksi halde sürekli daha yüksek ve daha sıkışık binalara yönelir, şehirlerde yaşama alanlarını betona boğarsak, bu şehirler yaşanmaz olacağından ya bütün şehirleri yıkıp yeniden yapmak, ya da şehri başka bir yere taşımak zorunda kalırız, bunun da maliyetini kaldıramayız” diyor.
Yani, Turgut Cansever ve onun gibi mesleği ve kendine saygısını yitirmemiş, parayı her şeyin önünde tutmayan, işini bilen mimarların sözüne kulak verseydik, otuz yıldır İsatanbul'un, yirmi yıldır da ülkenin kaderine hükmedenler, 'yavuz hırsız ev sahibini bastırır' misali “Biz bu İstanbul’a ihanet ettik” itirafında bulunmak zorunda kalmayacaklardı.
Şehirlerde sizi boğan, hoşunuza gitmeyen, yanlış olan ne varsa Sayın Cansever bunu yıllar önce görmüş ve kitabında adeta kollarını açıp yalvarmış “durun, gitmeyin, bu yol çıkmaz sokak” demiş ama kıblesi para olanlar ne yazık ki onu dinlememiş.
Betona boğulduğumuz, hırsız müteahhit, kirli siyaset ve dini kazanç kapısı eden sahtekarların evimizi başımıza yıktığı bu gönlerde, her satırı bir atasözü niteliğindeki bu kitabın mutlaka alınması, okunması, okutulması, dersler çıkarılması gereken eşşiz bir çalışma.
Özet olarak Cansever: "Doğayla kavga etmek, ona hükmetmek yerine onunla uyum içinde yaşa" diyor bize...
Okuyarak kalın.