Ben burada böyle nasılım ki Geçmişim urlaşıyor boynumda Bu şaka değil Hayretimi kafama kim tükürüyor Sevgim çok uzaklarda olan ne Gücü bitmeyen kim ben ondan değilim Şu güldüğüme bakın Kimliğime neşe diye kendimi yazıyorum Nefretsiz gölün parlağı, hani, yurduma koşul Sırtıma şaka Kimsem yokmuş gibi halime kardeşimmişim gibi üzülüyorum Bektaş şenel
Ben burada böyle nasılım ki Geçmişim urlaşıyor boynumda Bu şaka değil Hayretimi kafama kim tükürüyor Sevgim çok uzaklarda olan ne Gücü bitmeyen kim ben ondan değilim Şu güldüğüme bakın Kimliğime neşe diye kendimi yazıyorum Nefretsiz gölün parlağı, hani, yurduma koşul Sırtıma şaka Kimsem yokmuş gibi halime kardeşimmişim gibi üzülüyorum Bektaş şenel
Reklam
canım, uzandığın yerde yazıyorum, yorgunum pek, aynada yüzümü gördüm, âdeta yeşil. havalar soğuk, yaz gelmeyecek. haftada otuz liralık odun lâzım, başa çıkılır gibi değil. demin, sofada iş görürken battaniyemi aldım sırtıma. camlar, çerçeveler kırık, kapılar kapanmıyor. burda barınmamız imkânsız artık, taşınmalı, ev yıkılacak üstümüze. kiralarsa dehşetli pahalı. sana bunları ne diye anlatırım? üzüleceksin. derdimi kime dökeyim? kusura bakma.
Gelelim sana, hiç bu kadar susmak istememiştim... Bizim mevzular belliydi de, kafamız karışıktı işte biraz. “Kendi düşmanına kıyamadığında, dostuna hainlik üzerine konuşmaktan da caymalı insan.” demişti Sara hatun. Yani insan ki; omuz omuza yürür, uzun uzadıya böyle yollarda yan yana akar, süzülür ve gider ya hani. Demem o ki, oğlum Mehmet, “Aynı
21 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.