YouTube kitap kanalımda Semerkant kitabının da içinde bulunduğu kitaplık turu videomu izleyebilirsiniz: ytbe.one/yf0me602lnY
Daha önceden hiç denemediğim şekilde bir inceleme yazmak istedim. Bu kitap ve yazarı hakkında hissettiklerimi grafik şeklinde anlatmaktan başka çarem yok, size bu kitabı ve yazarın 3 kitap sonunda bana
Sandalcının birinin ünü tüm İstanbul'a "Çapkın" diye yayılır.. İşinde gücünde ekmeğinin peşindedir sandalcı.
Eeee!.. Söylenti o ki, sandalına binen hiçbir kadının elinden kurtulma şansı yoktur.
Bunu duyan zamanın biraz da feministi, dişli bir kadın:
— Olur mu canım öyle şey. Ben bindiğim gibi inerim. der.
O hırsla gider bulur sandalı ve biner:
— Çek Göksu'ya! der.
Çekmeye başlar sandalcı, kürekleri..
Kadın da sandalcıyı incelemeye alır tabii..
Sandalcı kadına hiç bakmadan kürek çekerken, kendi kendine de mırıldanıyormuş..
— Derler, derler, derler!
Bir, üç, beş.. Kadın dayanamamış:
— Ne derler be adam? Ne derler?
Sandalcı kadına bakmış, bıyığını burmuş ve gülmüş:
— Valla güzelim, sen bu kayığa bindin ya! Vermesen de, verdi derler!
(Önyargıların dedikoduyla buluştuğu ortamlarda insanların düşüncelerinin ne olabileceğini anlatan kıssada hissedir.)
(Alıntı)
Siz hiç bir kitap tarafından dövüldünüz mü? Başınıza gelmediyse eğer gelecek. Verity okurken resmen ben kitaptan dayak yedim. Dün üç saat gibi bir sürede kitabı bitirdim. Anında yorum yazıp içimdeki herşeyi boşaltmak istedim. Bugüne zor sabrettim inanın.
Kitap sizi her sayfada alacak, yerden yere vuracak. Sizi şaşırtırken, aklınızla oynayacak.
Şuraya günün anlam ve önemini açıklamak için yazılar yazayım desem, aklıma hep hakkınızın yenilmesi ile alakalı veya zorlaşan çalışma şartları ve yanı sıra eğitimde şiddete kadar bir sürü konu geliyor. Lakin bunları buraya yazmak sadece bilineni yazmaktan öte geçmiyor. Yalnızlaşan insan toplumunda iltifat eden, değerinizi bilen veya yüzünüzü güldüren insanlar var mı bilmiyorum ama iyi ki varsınız. Sevdiğiniz insanlarla, sevdiğiniz çalışma koşullarında yüzünüzün gülmesi dileği ile. 🌺 iyi ki varsınız, öğretmenler gününüz kutlu olsun.
Sanırım biraz iddialı bir giriş oldu ama peşin peşin uyarayım dedim.
Biri bana bir romanı çok seveceksin ama yine de yüzlerce de eleştiri sıralayacaksın deseydi inanmazdım ama işte buradayım!
Çok övüldü çok beğenildi bu yüzden, beklenti mi yüksekti yoksa zaten hatalar mı çok barizdi bilmiyorum ama benim için çok güzel bir roman mantıksız hatalar
Kendilerine devrimci diyen bir örgütün üyeleri, fiyatların yükselmesini protesto etmek için esnafları tehdit edip kepenk kapattırıyorlar. Böylece bir eylem başlatıyorlar. Bu kitapta bu eylemi 101 farklı şekilde anlatılıyor.
Ferit Edgü bu kitabı Raymon Queneau’nun Biçem Alıştırmaları kitabından esinlenerek kaleme almıştır. Her hikayenin bakış açısı, anlatım şekli birbirinden farklı.
Saygılar...
Yazmazsam çıldırabilirim bir hastane odasında...
İnsanın tüm dünya dertlerine rağmen sığınacak bir liman bulmasıdır günlük yazdığı satırlar...
Herkes "ne yazıyorsun o kadar?" diyor da, bir Allah kulu da çıkıp; "neden yazıyorsun?" demiyor...
Hiçkimse bu soruların cevaplarını umursamıyor zaten...
Sevmiyorum bu "sağlık bakanlığı" damgalı nevresimleri, odada bir saat var, 6.38'de durmuş. Gözüm 9'un üzerinde bir bıçak gibi duran saniyenin üzerine takılıyor. Sanki can havliyle bir gayret, tırmanmaya başlayacak yukarı doğru... 10, 11, 12...
Ama gitmiyor...
Benimki nafile bir bekleyiş. Kalp nakli bekleyen bir hasta gibi asılmış duvara. Bir kalem pil taksalar, yeniden çarpmaya başlayacak saatin kalbi. Sıra gelmiyor ona bir türlü. Acil servisin kantininden bir pil alıp takmak istiyorum, nakil sırası beklerken ölmesin diye. Sanki onu çalıştırabilirsem, kalp yetmezliğinden kaybettiğim babam geri gelecekmiş gibi. Babamı da en son bu nevresimlerin içinde yatarken görmüştüm. Sonra "elimizden geleni yaptık" diyen kardiyologların çaresiz bakışları eşliğinde ve bir merasim havasında çıkarmışlardı babamı o damgalı çarşaflara sararak. İki ucundan bayram şekeri gibi bağlayıp.
Bu kez annemin yetmeyen nefesine rüzgar olmak istesem de, benden gelen en fazla cılız bir esinti oluyor...
Kimseler uzun yazıları okumadığı için, böyle rahat rahat içimi döküyorum. Yazmak en büyük özgürlüğüm.
"Gülün tam ortasında ağlıyorum..."