Ferrari'sini Satan Bilge " kitabı ile geldim.
Ben bu tarz kişisel gelişim kitaplarını dönemsel olarak okumayı seven biriyim. Bana yeni şeyler kattıklarına inanırım. Ferrarisini Satan bilge kitabı hakkında çok farklı düşünenler olabilir.
Kitabın abartıldığını söyleyenlerin aksine benim gibi kitabı çok
Bundan iki üç yıl önce Instagram'da sürekli gündeme dair yazılar yazar paylaşırdım.Bir zaman sonra yapmamaya başladım sanırım yorulmuş ve sıkılmıştım.Ve o dönem gündemde olan/olmayan dini-siyasi tartışmaları düşünmekten ciddi anlamda(fiziki) başım ağrırdı.Şimdi o zamanlara geri döndüm sanki.Yine bir baş ağrısı ve bir şeyler yapamamanın verdiği hüzün,suçluluk duygusu.Anlamaya çalışıyorum ama bunca insanın neden sustuğu hakkında bir fikrim yok.Kendimizi geliştirmek,okumak,üretmek varken hep aynı sığlıkta boğuluyoruz.Hakikati göstermek için bir şeyler yapana da mâni olunuyor üstelik.Beğendiremiyoruz kimseye bir şey...
Demem o ki ben yoruldum ama yine de elimden geleni yapacağım.Okumaksa okumak,yazmaksa yazmak,söylemekse söylemek...Elimden geleni yapacağım.Rabbim tüm mücadele edenlere güç kuvvet versin.
Saf ve masum insanlar için kötü bir şey yazmak söz konusu olunca
Kötülüğün ustası bile aciz kalabilir sanatında ,
Gündüz biter , gece başlar
Çiçek açar , çiçek solar
Yaşam başlar , yaşam sonlanır
Fakat bir hakikat var ki , ne solar ne yiter ne de batar
Bir kötümser , biri hakkında güzel şeyler yazabiliyorsa ,
Gerçekten iyi olmuşsundur demektir.
Nadirdir hayatta
Ama kötü bir mürekkep bazen iyiyi de dökebilir satırlarına neden mi ?
Çünkü hiçbir kötümser
Haksızlık yapmaz.
Her koşulda topluma uyamayanlar ise, yapmayı çok istedikleri bir şeyi ya yeteneksizlikleri ya da bedensel ve
zihinsel kusurları nedeniyle yapamayanlardır. Diğer alanlarda ne kadar büyük başarılar elde ederse etsinler, bu onları tatmin etmez. Hangi işi ele alsalar, o iş onlar için bir
ihtiras olur; fakat asla varacakları noktaya ulaşamazlar ve
Yakın zamanlara kadar böyle bir sorunun sorulması lüzumsuz addedilebilirdi. Çünkü insanın okumakla kazandığı o kadar açık, o kadar göz önündeydi ki kimsenin aklına böyle bir soru sormak gelmezdi. Yakın zamanlara kadar, halk arasında yaygın olan "Oku, adam ol!" deyişinin de gösterdiği gibi, "adam olma"nın yolunun kuşkuya yer bırakmayacak derecede okumaktan geçtiğine inanılırdı. Ve "adam olmak", "Vezir olmuşsun, ama adam olamamışsın!" serzenişiyle sona eren halk hikâyesinde de yankılandığı üzere mal mülk, makam mevki sahibi olmakla gerçekleşmeyen bir şeydi. Bugün de bu soru lüzumsuz addedilebilir, ama farklı bir sebepten ötürü: Artık okumakla kazanılan şey, "adam olmak" kimsenin itibar etmekten geri duramayacağı kadar göz önünde olmaktan kalktığı, dolayısıyla kimsenin umursamazlık edemeyeceği kadar iltifata mazhar olmadığı için. Halk ruhundaki belirleyici, yön verici yerini kaybettiği için. Ama onun o yeri kaybetmesi ona kendi öz değerinden bir şey kaybettirmediği için yine de sorulmalı: Okumak insana ne kazandırır?