"Bazen bana Cerebro'yu anımsatıyorsun şekerim," diye fısıldadı Conchi. "Bir entelektüel olduğunu bilmesem salak olduğunu söylerdim. Sana en başından beri bir komünist hakkında yazman gerek dedim mi demedim mi?"
Evet, elbette, bana yazma, eğer senin için bir görev gibiyse bu, yazmak istersen bile asla yazma, yazman gerekse bile asla yazma, ama o zaman ne kalır ki geriye?
" Türkiye panoraması olsun ama Yakup Kadri gibi kuru bir dilin olmayacak .Ya da Oguz gibi ( Oğuz Atay'ı kastediyor) kaybolup gitmeden yazman lazım. Sizin edebiyatınız ikinci bir 'Tutunamayanları' kaldıramaz ."
Ben sabık ozan, Ben uğursuz aşık, Ben kralın baş yarakçısı ve celladı, ben yediği ekmeğe, içtiği suya, soluduğu havaya, üzerinde yaşadığı toprağa ihanet eden yazman patasana...
lnanır mısınız, bazen öyle sıkıntılı, öyle bunaltıcı anlarım oluyor ki, gerçek bir hayatı yaşamaya gücümün yetmeyeceğini; gerçekleri, akıp giden olaylan kavramakta çok geri kaldığımı, duygularımın körleştiğini
hissediyor, kendi kendime lanet okuyorum. Hayaller içinde geçirilen gecelerden sonra ayılmanın gerçek dünyaya dönmenin ne kadar korkunç olduğunu bilemezsiniz. Evet, bir de çevrenize bakarsınız ki, insanlar delicesine akan hayat seli içerisinde yaşayıp gidiyorlar. Ismarlama olmayan; hayal gibi, düş gibi uçup gitmeyen, durmadan yenilenen, her an genç kalan, bir saati bir saatine uymayan gerçek bir yaşam onlarınki. Oysa karanlığın, düşüncenin tutsağı olan hayal bıktırıcıdır,
uçup gitmeye hazır oluşu yanında aşağılık bir tekdüzeliği vardır.
Eski bir Mısırlı yazman kentlerin henüz yeni kurulduğu zamanlarda kenti kuran kişinin görevinin, "tanrıları tapınaklarına sokmak" olduğunu anlatır bize. Gelecekteki kentin görevi de bun- dan pek farklı değildir: Görevi, insanın en üst çıkarlarını bütün ſaaliyetlerinin merkezine yerleştirmek; insanın bölünmüş kişiliğinin parçalarını birleştirmek; yapay olarak parçalarına ayrılmış insanları (bürokratları, uzmanları, "eksperler"i, kişilikten arındırılmış görevleri yerine getirenleri) tam insan haline getirmek; organik ortaklık ve ideal amaçların yokluğu, mesleki farklılaşma, toplumsal ayrımlaşma, kabilecilik ve milliyetçilik yüzünden oluşmuş hasarları onarmaktır.