Bir insana değer verirsiniz ve daha sonrasında da onu olduğu gibi görmek yerine kafanızda kurduğunuz çerçevede yaşatırsınız ya, işte kitabı okurken de kafanızda canlanan karakter Oblomov sahip olduğu uyuşukluktan kurtulacak ve hayatın güzel pınarından kana kana içecek sanıyorsunuz. Oysa Oblomov sizin gördüğünüz güzellikleri kabul etmiyor ve etmeyecektir de. Zira Ştolts onu sevgisiyle harmanlarken potansiyelinin farkındalığı da eklenince Oblomov'dan gerçek bir soylu çıkacağına inandı. Ne Olga ne Ştolts bu zavallı adamın değişmeyeceğine inandılar. Onu olduğu gibi gören ve inanılmaz bir aşkla (tıpkı büyük bir sevgiyle kucaklayan Olga ve Ştolts gibi) kucaklayan yalnız Agafya oldu. Zavallı öyle birini sevmişti ki... Oblomov temiz güzel karakterli dürüst bir insandı, doğrusu sevilmeyecek bir insan değildi de. Ancak ruhunu teslim ettiği uyuşukluğu onu bu dünyadan uzaklaştırırken dünyanın da sevgisini ve gözyaşını kendisinden esirgemediğini görmek ruhumu darlığa sürükledi. Birçok kez "hadi" dedim ancak okudukça bir ölüyle muhatap olmanın ne demek olduğunu gördüm. Yürek burkan bir hikaye. Gerçekten de bazı insanlar için umut yok...
Kaliteli bir roman. Okumanızı tavsiye ederim. Bakalım sizler ne bulacaksınız.