Aklı yatkın kişilerin işleri her zaman iyiye doğru gider çünkü onlar her zaman muhtaç oldukları müşterilerine daha iyi servis vermek için kendilerini geliştirirler. O yüzden herkesi gelişimin ön safhalarında olmaya ve hiçbir zaman durmamaya davet ediyorum, yoksa geride kalırlar. Hayatta edindiği tecrübeler insana kazanç getirebilir. Bahsedeceğim
Mağlupların bir bilgeliği vardır..
Bir keşiş, yedi yüzyıldır mağarasında konaklayan bir bilgeyle karşılaşmış dağda. "Güzel insan," demiş ona, "neden şuraya bir ev yapıp da rahat etmiyorsun?" "Hayat çok kısa," diye cevap vermiş bilge, yerleşmeye değmez." Mağlupların bir bilgeliği vardır. Dünyanın mağlupları, dünyayı yerleşmeye değer bir yer olarak görmeyenlerdir.
Reklam
Tıpkı Musevilik gibi Zerdüştlük de monoteistik bir dindir. Yine Musevilik gibi o da inancın yüce varlığı, 'bilge tanrı', Ahura Mazda'nın emri altında görevli meleklerin, veya 'yaza- taların' bütünsel birliğini kabul eder. Tanrı'ya en yakın melek- ler Ameşa Sepenta veya Ameşaspend denilen meleklerdir. Bunların kökenieri kendilerinden çok daha eski MÖ iki ile üç- bininci yıllara kadar giden Orta asya Hint-Iran mitlerinden doğmuştur.34 Altı 'kutsal ölümsüz' veya 'cömert ölümsüz' Ahura Mazda ile birlikte Museviliğin yedi başmelek kavramı­ na karşılık gelir.35 Bu yalnızca Tobit Kitabı'nda değil aynı za- manda Hanok Kitabı36 ve Lut Gölü Parşömenlerinde de bulu- nur
"Sevgili Bilge, bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok meselenin çözümüne bağlanmadan büyük bir öfke ve şiddet içinde bulunmaktayken yazmak, anlatmak, birbirinin yedi iki insan olarak ele alınması kaçınılmaz olurdu. Sana, sırasında dururken yazmak zorunda kalmasaydım. Bütün meselelerden kaçtığım gibi uzaklaşmasaydım senden de.‘‘
Ellerini kalçasından çekti. Göğüslerini okşamak için değil. Biraz önce yaptığı gibi vücudunu taciz etmek için değil. Sa- dece yüzüne uzanıp, büyük güce sahip iri elleriyle çenesini kibarca tutmak için. Onu öpmedi, siyah gözleriyle sadece baktı ve Sophie, böyle bir pozisyonda onun kölesi gibi hissetti. "Sen benim- sin." Bu kez kabul
Sayfa 148
Kırılgan kızlar ya terk edişin soylu dağında bir münzevi olur, ya da hayata bir yerinden katılır ve içlerinde zaman zaman nöbetler halinde dışarı vuran bir sızıyla yaşamayı sürdürürler. ‘Yaşamıyor gibi yaşamak’ sanatının ustasıdır onlar. Bir keşiş, yedi yüzyıldır mağarasında konaklayan bir bilgeyle karşılaşmış dağda. “Güzel insan” demiş ona, “neden şuraya bir ev yapıp da rahat etmiyorsun?” “Hayat çok kısa” diye cevap vermiş bilge, “yerleşmeye değmez.” Mağlupların bir bilgeliği vardır. Dünyanın mağlupları, dünyayı yerleşmeye değer bir yer olarak görmeyenlerdir. Kırılgan kızlar işte biraz da bunun için kırılgandır.
Reklam
751 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.