"Şehirdeki bütün çocuklara kağıt kalem verin," dedi Sakız Sardunya. "Onları özgür bırakın. 'Sen çocuksun yapamazsın, sen çocuksun anlamazsın' demeyin. Anlatın. Konuşun. Yüreklendirin. 'Yapabilirsin,' deyin. Cesaretlendirin. Hikaye anlatmaya, masal uydurmaya, şiir yazmaya, resim yapmaya teşvik edin. Eminim harika fikirler bulacaklar."
Sayfa 136Kitabı okudu
Bana bir keresinde ağacın üzerinde kalan son bir yaprak hakkında bir hikâye anlattı. Dedi ki küçük yaprak çok mutsuzmuş çünkü onu orada unuttuklarını zannetmiş ve başka bir yere gitmek için geri gelmiş ve onu kimsenin gidemeyeceği kadar güzel bir yere uçurmuş. Dedi ki küçük yaprak dünyanın etrafında uçmuş ve dünyadaki tüm harika şeyleri görmüş.
Sayfa 133 - DibsKitabı okudu
Reklam
Prens Caspian, Narnia’nın ortasındaki büyük bir kalede, amcası Narnia Kralı Miraz ve kızıl saçlı Kraliçe Prunaprismiya ile birlikte yaşardı. Annesi ve babası ölmüştü. Caspian’ın en sevdiği kişi dadısıydı. Bir prens olduğu için, konuşmak dışında hemen her şeyi yapabilen harika oyuncakları vardı; ancak o en çok oyuncaklarının toplanıp dolaba kaldırıldığı ve dadısının gelip hikâye anlatmaya başladığı akşam saatlerini severdi. Amcasından ve yengesinden pek hoşlanmazdı. Ancak amcası haftada iki kez, kalenin güney tarafındaki terasta yarım saat boyunca birlikte yürüyüş yapmak için onu yanına çağırtırdı. Yine böyle bir gün Kral ona, “Oğlum” dedi, “artık sana ata binmesini ve kılıç kullanmasını öğretmemiz gerekiyor. Biliyorsun yengenle benim çocuğumuz yok, ben öldüğüm zaman başa sen geçeceksin. Bu hoşuna gider mi?” “Bilmiyorum amca” dedi Caspian.
Bundan kırk-elli sene evvel, büyük kardeşim Molla Abdullah (Rahmetullahi Aleyh) ile bir muhaveremi hikâye ediyorum: O merhum kardeşim, evliya-i azîmeden olan Hazret-i Ziyaeddin (Kuddise Sırruhu)nun has müridi idi. Ehl-i tarîkatça, mürşidinin hakkında müfritane muhabbet ve hüsn-ü zan etse de makbul gördükleri için o merhum kardeşim dedi ki:
Bundan kırk sene evvel, büyük kardeşim Molla Abdullah (Rahmetullahi Aleyh) ile bir muhaveremi hikâye ediyorum: O merhum kardeşim, evliya-i azîmeden Hazret-i Ziyaeddin'in (Kuddise Sırruhu) has müridi idi. Ehl-i tarîkatça, mürşidinin hakkında müfritane muhabbet ve hüsn-ü zan etse de makbul gördükleri için o merhum kardeşim dedi ki: "Hazret-i Ziyaeddin bütün ulûmu biliyor. Kâinatta, kutb-u a'zam gibi her şeye ıttılaı var." Beni, onunla rabtetmek için hârika makamlarını beyan etti. Ben de o kardeşime dedim ki: "Sen mübalağa ediyorsun. Ben onu görsem, çok mes'elelerde onu ilzam edebilirim. Hem sen, benim kadar hakikî onu sevmiyorsun. Çünki kâinattaki ulûmları bilir bir kutb-u a'zam suretinde tahayyül ettiğin bir Ziyaeddin seversin; yani o unvan ile bağlısın, muhabbet edersin. Eğer perde-i gayb açılsa, hakikatı görülse, senin muhabbetin ya zâil olur veyahut dörtte birisine iner. Fakat ben o zât-ı mübareki, senin gibi pek ciddî severim, takdir ederim. Çünki sünnet-i seniye dairesinde, hakikat mesleğinde, ehl-i imana hâlis ve tesirli ve ehemmiyetli bir rehberdir. Şahsî makamı görülse, değil geri çekilmek, vazgeçmek, muhabbette noksan olmak; bilakis daha ziyade hürmet ve takdir ile bağlanacağım. Demek ben hakikî bir Ziyaeddin'i, sen de hayalî bir Ziyaeddin'i seversin." Benim o kardeşim insaflı ve müdakkik bir âlim olduğu için, benim nokta-i nazarımı kabul edip takdir etti. Tarihçe-i Hayat - 289
Harika bir hikaye..
Hasan’la Hüseyin çocukken birinin yanlış abdest aldığını gördüler; adamın abdesti şerîate sığmıyordu ona en güzel şekilde abdest almayı öğretmek istediler. Adamın yanına gittiler. Biri, bu dedi, bana yanlış abdest alıyorsun diyor, ikimiz de tapında abdest alalım; bak, bakalım; ikimizden hangimizin abdesti şerîate uygun. İkisi de adamın yanında abdest aldılar. Adam, a çocuklar dedi, sizin abdestiniz şerîate tam uygun, doğru, güzel; bu yoksulun abdesti yanlışmış.
Reklam
115 öğeden 101 ile 110 arasındakiler gösteriliyor.