Aşk - nasıl bir aşk ise - yel üfürmüş, su götürmüş.
Aralarındaki aşkı -nasıl bir aşk ise- yel üfürmüş, su götürmüş.
Sayfa 41 - DergahKitabı okuyor
Reklam
Delikanlı öğretmen olup taşraya tayin edilmiş. Kızla sevişip evlenmişler. Kırmızı kiremitli, bacasından dumanlar tüten bir mutlu yuva hayal etmişler. Oğlan bu hayali süslemiş. Taşrada bir köy. Olsun. Vatan borcu bu. Hem ne güzel köyler var. Bir ormanın eteğinde, yanından pırıl pırıl bir dere geçiyor, derede alabalıklar. Öğrenciler baharda ellerinde papatya, gelincik demetleri bizi karşılar. Köylüler süt getirir, yumurta getirir. Biz el ele verir çalışırız; yurda yararlı insanlar yetiştiririz. Kız buna kanmıştır gayet tabii. Gayet tabi çünkü o sırada İstanbul’da Rumelihisarı altındaki bir çay bahçesinde oturmaktadırlar. Önlerinde boğazın mavi suları, geçip giden gemiler, büyülenmiş gibidirler. Hem bunlar gencecik çocuklar daha; etrafa pembe-beyaz bakmaları çok mu acayip. Buraya kadar iyi de, bundan sonrası tatsız. Binbir meşakkatle gelip görev yapacakları köyü görmüş, burada bir mevsim geçirmiştirler. Ve elbette ki Hanya’yı-Konya’yı anlamıştırlar. Aralarındaki aşkı -nasıl bir aşk ise- yel üfürmüş, şu götürmüş. Şimdi oğlan Konya’dan vazgeçmiyor; kız Hanya’dan.
Aralarındaki aşkı -nasıl bir aşk ise- yel üfürmüş, su götürmüş. Şimdi oğlan Konya’dan vazgeçmiyor; kız Hanya’dan.
Aralarındaki aşk nasıl bir aşk ise - yel üfürmüş, su götürmüş..
Oğlan Haklı....
Aralarındaki aşkı - nasıl bir aşk ise - yel üfürmüş, su götürmüş. Şimdi oğlan Konya'dan vazgeçmiyor ; kız Hanya'dan.
Reklam
17 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.