Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
160 syf.
·
Puan vermedi
Cennetten kovulma ile başladı insanoğlunun cehennem yolculuğu. İşlediği günahın bedelini çalışarak ödemeye mecbur edildi Ademoğlu. Üretti. Uygarlıklar kurdu. Sınıflar oluştu. Güçlü güçsüz savaşı başladı. Sınıfsal farklılıklar somuru illetini insanoğlunun ayağına doladı. Kazandıkça, sahte cennetini olusturdu . Daha cok sömürdü. Bir taraf zenginlesti bir taraf cehenneme ulaşmadan cehennemi yaşadı. Ölmeden öldü. Kapitalizm çarkı cehennem oluşturmada iyi işledi işleyişini hiç aksatmadi. Ölmeden ölmenin anlayışıdır Yengeç Konserveleme Gemisi. Birinci Dünya Savaşı bittiğinde Japonlar Rusya'daki aldıkları eski savaş gemilerini deniz ürünleri için bir fabrikaya dönüştürürler. Bu eski savaş gemileri gemi kabul edilmediklerinden deniz hukukunda yararlanamazlar. Bu hukuksal boşluktan dolayı gemideki işçiler ve patronlar arasında acımasız bir sömürü düzeni oluşur. İnsan onuruna yakışmayacak muamelelerin olduğu gemide micolara karşı sergilenen davranış biçimi oldukça üzücüdür. Proleterya Japon Edebiyatının onemli metni olan Yengeç Konserveleme Gemisi yalin , akıcı ve mizahı dile sahip . Çevirisi ise muhtesem. Ölmeden ölenlerin, cehennemi bilmeden görenlerin romanı Yengeç Konserveleme Gemisi. "Hey cehenneme gidiyoruz lan" diye başlayan ilk cümlesi bile okura bu duyguyu hissettiriyor. İyi okumalar
Hangimiz uzaklaşmayı düşlemedi? Bir kez bile olsun farklı bir hayatın özlemini duymadı? Unutmayı, sorumluluklarını bir gömlek gibi çıkarıp koltuğun üzerinde bırakıp çıkıp gitmeyi kim istemedi ki.. Miguel, Marcela ve Lee istemekle kalmayıp harekete geçti.
Kimi okyanuslar aştı kimi uzak bir adaya taşındı. Ama bavullarına geldikleri yerin toprağını koymuşçasına kaçtıklarını da taşıdı.
.
Aldanış Adası, köle gibi kullanılan gemi işçilerini anlatmasıyla yer yer Yengeç Konserveleme Gemisi (Takici Kobayaşi)’ni anımsattı bana.
Şilili genç yazar Paulina Flores’in bu ilk romanı, temposu düşük, kurgusu dağınık görünse de içinde barındırdığı umut ve merak ile keyifli bir okuma sunuyor.
Dilini bilmediği birinin de acısını da anlayabileceğini göstermesi ve sonuyla sevdiğim kitaplardan oldu Aldanış Adası.
.
Roza Hakmen çevirisi, Virginia Elena Patrone kapak tasarımıyla ~
YENGEÇ KONSERVELEME GEMİSİ-KOBAYAŞİ TAKİCİ,154 sayfa
“Hey,cehenneme gidiyoz lan!”
Kobayaşi Takici Japon proletarya(işci sınıfı ) edebiyatının çok önemli bir yazarı olup 1929 yılında yazdığı Yengeç Konserveleme Gemisi kitabı ile muazzam ilgi görmüş,Japon kültür dünyasında yepyeni rüzgarlar estirmiştir.Radikal siyasetin hep kalbinde yer
Mükemmel betimlemek ve mükemmel sunuş
Devrim Çetin Güven’in baştaki sunumu cidden beni çok etkiledi kitabı okumak konusunda ,güzelce özetlemesi ve dil çok güzel kullanması cidden kitabı okutturan ana unsurdu benim için.Kitabı okuyunca köle gibi çalışmanın,çalıştırılmanın anlamını daha iyi görüyoruz…ve tabi ki bir elin nesi var iki elin sesi var’ı da kuvvetli şekilde görüyoruz.
•Yengeç Konserveleme Gemisi adını nerden duyduğumu hatırlamamakla birlikte zihnimde yer eden ve ‘kesin okuyayım bunu’ dediğim bir kitaptı. Öylesine gezinirken karşıma çıktı ve hemen aldım, gelir gelmez de okudum.
‘Böyle bir şeyin üstesinden gelebilir miyiz ki BİZ?
Aa, e, oluyo işte! Tamam! Beceriyoz be!’
•1929 yılında yayımlanan eser yazıldığı
Kısa bir kitap. Japon Proleterya edebiyatının öncü kitaplarından biriymiş. Okumadan önce yazarın genç yaşta ölümünü öğrenmem, okumam için merak ettirdi. İlk defa japon edebiyatı okudum ve uzakdoğu, hatta doğu edebiyatına uzak kalmamam gerektiğini anladım. Kitapta Japon-Rus savaşı sonunda ganimet olarak alınan gemilerin Yengeç Konserveleme Gemisine dönüştürülmesi, bu gemilerin hiçbir hukuka tabi olmaması(ne gemi ne fabrika) ve bu gemilerden birinde yaşanan işçi dramı anlatılmakta. Kızıl devrimin üzerinden çok geçmediği için İmparatora bağlı Japonların Ruslarla temaslarında proleter hareketlenmeleri yaşandığı ve devrimin Japonyada da gerçekleşmesi yazar tarafından simgesel olarak hayal edilmiştir. Okuması güzel bir kitaptı, filmi de varmış karşıma çıkarsa izleyebilirim.
Bu kadar ince bir kitap için aslında uzun süren bir okuma oldu. Kitapta 300 den fazla insan olmasına rağmen sadece görev ve özellikleriyle bahsedilen insanlardan sadece işçi şefi Asakava adı ile belirtilmekte. Sanırım benim en çok sıkıntı yaşadığım ya da sıkıldığım yer burası oldu. Aslında genel olay örgüsüne bakıldığında kişisel bir olaydan ziyade sömürülen onca insanın ortak kaderi anlatılıyor.
Kısaca kitaptan bahsetmek istiyorum. Yasalara göre ne gemi, ne fabrika olan yengeç konserveleme gemisi Hakkö-maru yengeç avlamak ve onları konservelemek için Hakodate limanından Kamçatka sularına doğru açılan gemilerden biridir. Yasalar karşısında ne gemi ne de fabrika olarak gözüktüğü için bu gemide çalışan bütün işçiler aslında kaderlerine terk edilmiştir. Asla insan gibi muamele görmemeleri ve canlarının bir kıymetinin olmamasının yanında bir de onlara eziyet edilmektedir. Bu süreci ve işçilerin ayaklanmasını anlatan bu kitap aslında devlet ve zenginler arasında yapılan gizli anlaşma ve halkın canının hiçbir kıymetinin olmadığını açıkça göz önüne sermektedir.
1.Dünya Savaşı sonrası Japonya,"milli servetin geliştirilmesi" başlığı altında bir takım adımlar attı.Bu adımların en önemlisi Japonya'nın kalkınması için herkesin tüm gücüyle çalışmasıydı.Tabi ki burada yine tüm gücüyle çalışanlar yoksul halk olacaktı.
İşte #yengeçkonservelemegemisi bu yoksul halkın,gemideki ağır çalışma koşullarını ve grev yapmak isteyenlerin maruz kaldığı işkenceleri konu ediniyor.Yazılanların gerçek hayattan kesitler olması da bu kısa ama etkileyici hikayeyi daha anlamlı kılıyor.
Japonya her ne kadar şu anda gelişmiş bir ülke olsa da,bu gelişmenin altında nice emek,eziyet,kan,ter ve gözyaşı var.O yüzden yaşı ilerlemiş ve o dönemleri yaşamış olanların münzevi bir hayat yaşamak için ücra köşelere çekilmelerinin nedenlerini anlayabiliyorum.