Yeni ev arkadaşım 😊😊
Eve Özlem
Nasreddin Hoca’nın fıkralarını, dimağına fikir inmeyen çağlarda okuyan gençler, çoğunu anlayamaz ve bazılarında da hayret içinde kalır. Hoca’nın dokuz onlu yaşlarda dinlediğim bir latifesi vardı. Zihnimde defalarca tasarlamış ve o latifeyi bir türlü anlayamamıştım. Müteselsilen dört beş ayda bir aklıma gelen bu fıkrayı anlamam, uzun zaman aldı.
Reklam
Gönlümüzdeki taşlardan putlar diktik. Adı "rızık kaygısı" olan, adı "ama" olan, adı "konfor" olan, adı "kolej" olan, adı "ihale" olan, adı "yapamayız" olan, adı "çanta" olan, adı "tatil" olan. Bize bir ibrahim gerekiyor içimizdeki putları yıkan. Etrafa dağılan taşlara
.... Sen çok güçlü bir kadınsın “Sen çok güçlü bir kadınsın, böyle ne istediğini, nasıl davranması gerektiğini bilen kadınlar benim çok hoşuma gidiyor, kimseye bağlı değilsin.” Bu sözleri, otobüs durağında benimle birlikte bekleyen çiftin konuşmasına kulak misafiri olduğumda duydum. Meselemiz bu türden modern kadın tarifleri. Kimseye ihtiyacı
Beklemezsen hayal kırıklığına uğramazsın, sormazsan reddedilmezsin, sevmezsen üzülmezsin derken bir baktım hiçbir şeye, kimseye, yere yatırım yapmaz oldum. Insanları dahi yeni sekmede açmaya başladım. Gideceğin zamanı bilmek, "nasılsa kalmayacağırı"la bir işe başlamak sadece maymun iştahımı besledi. Dağıldım da dağıldım. Ruhum aç kaldı. Göç-göçebelik benim seçimimdi ancak gittiğim her yere kendimi de götürünce, tek bulduğum aynı bokun lacivertinin tonları oldu. Köyler, pansiyonlar, manastırlar, damlar, yatmadığım yer kalmadı. Yine uyku tutmadı. Önce kendimle kalamıyordum ki başka bir yerde kalayım. Her yerde biraz ev, biraz insan edindim. Ancak ağaç pozuna geçip köklendiğimi düşündüğüm her yer evim olamazmış. Bir günde Buddha olunmuyormuş. Tüm çelişkiler kötü değilmiş. Zaten iyi-kötü, doğru yanlış, ya sev-ya terk et'lerle yaşamak çok zormuş. Mesele inadına emek vermekmiş, orta yolu bulmakmış. Öyle hemen kaçmamak, gitmemekmiş. Bir ev lazımmış. Önce kendine ait olmak gerekmiş. Sonradan anladım, göç yolunda ayıktım.
aydan

aydan

@yenilgiyillari
·
1ha
seçilmiş evsizlik
Bu belirsizlik ve sınırsızlık halinde kendimi bir şeylerle tanımlamak ihtiyacındaydım. "Bir akım, bir öğretı, bir din, bir adam çıksın da karşıma peşinden gideyim" halindeydim. Acaba Budist olabilir miydim? Ya yogini? Benim bu yaptıklarımı yapanlara bir şey deniyor muydu? E ben, o olsaydım ya. O kalıplara girmek için nereye gitmek gerekiyordu? Hemen bavulumu toplayıp yola çıkabilirdim. Pazartesi simya atölyesine gidebilirdim. Ama bunun daha Sali'sı, Çarşamba'sı, Perşembe'si de vardı. İlla bir ara giderdim. Gitmedim, gidemedim, güdülenemedim. Gördüğüm her şeyi yapmış olmak istedim, yapmak vakti gelince de beceremedim. Yoldaki her kemik parçası için durunca haliyle ne aradığımı da unuttum. Hem genç, hem aç, hem de yaralıydım. Hem ne aradığımı bile bilmiyor, hem karnımı doyurmaya çalışıyor, hem de teselli bulmaya çalışıyordum. Teslim olmak isterken gardımı daha da kuvvetlendirdim. Ruhumun halihazırda duymakta zorlandığım kısık sesini iyice susturdum. Hayli yedim, biraz dua da ettim ama sevme işini pek beceremedim. Seçilmiş evsizliğin yan etkisi duygusal yatırımsızlıktan hastalandım.
Sonu gelmediğinden vedalarımın bilmiyorum şimdi seni nasıl bitireceğimi. Birçok kez ettiğim vedanın yansıması bu. Ceplerimde biriken her cümlemi düşürdüm seni ararken girdiğim her evde.
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.