Sokakta “Ölüm&hayat”
“Gerçek bugün” dedim. “Dün geçti dün yok artık. Dün ölenler de öyle. Çoktan hepsi toprak oldular. Ölüm kaçınılmaz sonuç dostum. Biz de öleceğiz. Hayat Bizim için de bu hareketini kaybedecek. Dipsiz bir karanlıkta yorgunluğumuzu dindireceğiz.” Bana kaşlarını hafifçe çatarak baktı. “Şaka ediyor olmalısın” dedi. “İnsan hiç ölür mü? insan bir hayvan veya bir bitki mi ölsün. Son zamanların moda lâfı bu. Ölmek sonsuz karanlıkta kaybolmak. Ama bu sözde yine de bir espri gizli. Sanki denmek isteniyor ki; zamanınız insanının hayatı yaşaması gereken hayattan o kadar uzak ve makinaya o kadar yakın ki, bir gün bozulacak ve bir hurdalığa atılıverecek. Hareketten tamamen yoksun o zavallı oksitlenecek, pas zerreleri toprağa karışacak ve bir gün o, hiç var olmamışcasına yok olacak. Hani böyle bir yok oluş zamanınız insanına yakışıyor da. Yeni insana mezarın koza, yaşadığı hayatın bir kurt hayatı, mezar sonrasının daha kelebeklik olduğunu anlatmaya pek imkan yok.”
Sayfa 48 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
Berryer sopasını mahkumun sırtına indirdi. Ve bir kez daha Denis'yi aç bıraktı. Geçen hafta kitaplarına el koymuştu. Denis de Seine boyunca da Peru cangılının derinliklerinde kafasında dolaşıyordu. Kimi zaman da ayın üzerinde. Projeler yapıyor, şiir yazıyor, biraz çılgın makineler icat ediyordu. Acıktığı zaman da Latinçiçeği yiyormuş gibi
Sayfa 28
Reklam
Hangi alanda olursa olsun, aptallıkta birbirimizle yarışıyoruz, icatlarımız paradoksa çare bulamıyor. Giderek daha zekice imkanlara sahip olurken giderek daha aptallaşıyoruz, biz bu imkanların yasasına tabi olacağız ve bu imkanlar da bize sahip olacak, biz hayal kırıklığına uğrarken devlet şeflerimiz imkanların ilk hizmetkarları olacaklar ve biz de sınırsız bir köleliğe bağlanacağız. İmkanlarımız bizi aşıyor kahinlerimizin bize vaat ettiği aşma bu işte; imkanları­mızın serpilip geliştiğini şimdiden hissediyoruz bu kahinlerin bize öngördüğü serpilip gelişme bu işte; biz bu imkanlara sahipken ortak bir dil yok artık, bu nedenle iletişim sözcüğü moda; imkanlarımız bizi sürüklüyor, nereye gittiğimizi bilmiyoruz, tesadüf yeni bir boyut kazanıyor ve zorunluluk da öyle, her ikisi de özgürlüğe zarar veriyor, belirsizlik özgürlüğüyle çakışan özgürlüğe. Bizler artık atalarımızdan daha donanımsızız ve terslikler denizinde boğulma tehdidi altındayız. En donanımlı tekneleri batırmaya birkaç kuşak yetti ve o teknelerin üzerine biz çullandık, yalnızca biz, tarihin fırtınaları değil.
Sağlık, işbilirlik ve nadan bir iyimserlik, tüm derin sorunların gülerek geçiştirilmesi, ısrarlı sorgulamalardan pişkince ve korkakça kaçınılması, anlık hazların yaşam tarzı haline getirilmesi; zamanımızın şiarı bunlar şimdi. Dünya Savaşının boğucu anısı bu şekilde atlatılıyor herhalde. Aşırı sorunsuz, Amerikan özentisi, gürbüz bebek kılığına girmiş bir oyuncudur iyimserlik modası, aşırı aptal, inanılmaz mutlu ve mütebessimdir, her gün yeni çiçeklerle süslenir, yeni film yıldızlarının resimleriyle, yeni rekorların rakamlarıyla. Tüm bu büyüklenmelerin anlık olması, tüm bu resimler ve rekorların sadece bir gün sürmesi kimsenin umurunda değil, ne de olsa bunlara hep yenileri ekleniyor. Biraz fazla pohpohlanan bu aptalca iyimserlik yüzünden savaş ve ıstırap, ölüm ve acı sadece kuruntudan ibaret zırvalıklar olarak görülüyor ve herhangi bir dert ya da sorunun lafı bile edilmiyor. Ve heyula boyutlarına ulaşmış, Amerikan örneğine göre semirtilmiş bu iyimserlik, aklın da yine aynı abartılara zorlanıp kışkırtılmasına, eleştirilerin dozunun iki katına çıkarılmasına, her yerde sorun aranmasına, moda felsefelerin ve resimli dergilerin yansıttığı çilek pembesi çocuk dünyası imgesinin topyekûn nefretle reddedilmesine yol açıyor.
Efsane
Efsane
💐Çocuklar dünyadaki en masum canlılardır ve ne yazık ki onlara kötülükleri bizler öğretiriz. Aslında kötü insanlar da bir zamanlar masum bir bebekti. Ne kadar garip değil mi? Masum sevgiye ve sevilmeye aç bir bebek. . #efsane adı gibi efsaneydi. Uzun zamandır bu kadar güzel bir aşk ve sıcacık bir aile kitabı okumamıştım. Öncelikle
Ölümlü olduğunu bilen tek yaratık yani insan için inanç o ka­dar önemli ki, her türlü kirli emel, para ve iktidar hırsı bu örtü­nün altına gizlenebiliyor.Tarih boyunca din uğruna ne cinayetler işlenmiş, bugün de işlenmekte. Pogromlarla (planlanmış katliamlar) insanları ya­kanlar da din adına hareket ettiklerini öne sürüyorlardı, İspanya mahzenlerinde masumları parçalayan engizisyon hâkimleri de.Güzel ahlak aşılayan ve “Öldürmeyeceksin! Çalmayacaksın!” diyen dinler bahane edilerek ne katliamlar yapıldı.Bu işin günümüz Türkiye’sine yansıması ise hayvan katliamı biçiminde oluyor.Sözümona dinin emrini yerine getirmek için kurban kesiyor­lar ama bunu öyle bir vahşetle, öyle eziyetle, öylesine sadist bi­çimde yapıyorlar ki eğer amaçları sevap işlemekse bilsinler ki bo­ğazlarına kadar günaha batıyorlar.Doğan, doğurulan, anası babası ve yavruları olan, acı çeken, duygulanan, korkan ama dili olmadığı için bunları söyleyemeyen zavallı masum hayvanları işkenceyle öldürmek, yeni Türkiye’nin içine sürüklendiği çılgın bir moda.Eskiden böyle şeyler olmazdı. Develer, boğalar, mandalar kat- ledilmezdi ortalık yerde. Birer koyun alınırdı, usta bir el tarafın­dan korkutmadan, dualarla kesilirdi. Şimdi bu iş bir kan banyo­su halini aldı.
Reklam
1,000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.