''O kadar koşmayın, o kadar yorulmayın; şu yerin altında çırak ne olmuşsa, usta da o olmuştur!'' Dîvân-ı Kebîr
Buna karşılık, dinleyin ne kadar düşkündü ölümlüler ve ben bu ağızsız, dilsiz, çocuksu varlıklara, Nasıl verdim aklı, düşünceyi… Önceleri insanlar görmeden bakıyor, Dinlediklerini anlamıyorlardı, Uzun ömürleri boyunca düş görüntüleri gibi Düzensiz, gelişigüzel yaşıyorlardı. Bilmiyorlardı duvar örmesini, İçine güneş gören evler yapmasını, Ağacı kullanmasını bilmiyorlardı. Yerin altında karanlık mağaralarda karınca sürüleri gibi yaşıyorlardı. Ne kışın geleceği belliydi onlar için, Ne çiçekli baharın, ne bereketli yazın. Bilinç yoktu hiçbir yaptıklarında Ben gösterinceye kadar onlara yıldızların Doğuş batışlarını kestirmenin yolunu.
Reklam
İyi savunma yapan dokuz yerin altında saklanır, iyi saldırı yapan dokuz göğün üstünde hareket eder.
Ahh, güzel Ahmet Abi'm benim...
MENDİLİMDE KAN SESLERİ Her yere yetişilir Hiçbir şeye geç kalınmaz ama Çocuğum beni bağışla Ahmet abi sen de bağışla. Boynu bükük duruyorsam eğer İçimden böyle geldiği için değil Ama hiç değil
Bastığı yerin ayaklarının altında sıkı durduğunu hissedememek, hemen yola çıkılacakmış kadar eğreti bir hayat yaşamak ne azaplı şeydi?
Sayfa 181 - Çınar YayınlarıKitabı okudu
Bastığın yerin ayaklarının altında sıkı durduğunu hissedememek, hemen yola çıkılacakmış kadar eğreti bir hayat yaşamak ne azaplı şeydi ?
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.