Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yerdeniz Öyküleri/Yerin Kemikleri
"Dinlemek, insana zor nasip olan bir vergidir; üstelik insanlar kahramanları olsun isterler."
Sayfa 701 - Metis Yayınları, Çeviren: Çiğdem Erkal YeşilbademliKitabı okudu
Yerdeniz Öyküleri/Yerin Kemikleri
"Bir büyücü eğer şanslıysa hayatında bir kez konuşabilecek birine rastlar."
Sayfa 691 - Metis Yayınları, Çeviren: Çiğdem Erkal YeşilbademliKitabı okudu
Reklam
Kemikleri dişlerle parçalamak yasaktı, ama sana serbestti. Sirkeyi höpürdeterek içmek yasaktı, ama sana serbestti. Asıl mesele, ekmeğin düzgün kesilmesiydi; ama bu işi üzerinden sos damlayan bir bıçakla yapıyor olman önemsizdi. Yemek artıklarının yere dökülmemesine dikkat edilmesi gerekiyordu, ama sonunda çoğu senin oturduğun yerin altında olurdu. Sofrada yalnızca yemekle ilgilenilmeliydi, oysa sen tırnaklarını temizleyip keser, kurşunkalemlerini yontar, kürdanla kulaklarını temizlerdin. Lütfen baba, beni yanlış anlama, bunlar aslında bütünüyle önemsiz ayrıntılardı, ancak benim gözümde müthiş yetkin biri olan senin bana koyduğun kurallara uymamanla benim için ezici olmuşlardı.
Gözlerini kapayanların sadece kendi dünyaları karardığı gibi âhireti yok sayıp kabir azabını inkâr edenlerin de sadece kendi kabirleri kararır. Yerin üstünde gafletle ömürlerini geçirenler bir gün yerin altındaki karanlık kabre girince, Münker-Nekîr meleklerinin “Rabbin kimdir, dinin nedir ve Peygamberin kimdir?” sorularına, korkudan şaşırıp ve “Ah vah!” diye kekeleyip bilemiyorum deyince, “Kulum yalan söyledi; altına ateşten örtü döşeyin, üstüne cehennem giysileri giydirin, kabrini daraltın ve cehennemden bir pencere açın.” diye semâdan (gökten) bir ses gelir. Pencereden gelen cehennem ısısı onu yakarken, daralan kabri de onu sıkmaya ve kemikleri çatırdamaya başlar. Sonra, yüzü çok çirkin, pis kokulu ve pis giyimli biri yanına gelir ve ona: “İşte sana dünyada vaad olunan azap budur.” der. Sen kimsin diye sorunca, “Senin dünyadaki kötü amelinim.” der. Bunun üzerine günahkâr kişi cehennemde yanma korkusundan, “Allahım! Kıyâmeti çabuk koparma.” diye yalvarır (yani kabir azabına razı olur). (el-fethu’r-rabbânî)
İvan emeklemeyi öğrenir öğrenmez güce âşık olur. İvan Dolinar 1948 Nisanı’nın ilk günü doğdu. Ailesi İvan’ın tüm hayatının 1 Nisan şakalarıyla geçmesini istemediği için doğum gününü Hırvatistan’ın Nizograd şehrinin nüfus dairesinde, nisanın ikisi olarak kayıtlara geçirdi. Huysuz ve aksi babası bebeğe aklına geliveren ilk ismi koydu; memleketin,
Ateş var yerin altında, ve ateş tertemiz. Ateş var yerin altında ve sıvı halinde taş. Bir nehir var yerin altında, bizim içimize akan. Bir nehir var yerin altında, kemikleri kavurmakta. Büyük bir ateş gelmekte, büyük bir nehir, yeryüzüne. Biz çağrılacağız tanıklığa.
Sayfa 143 - BİR ADANIN ŞARKILARIKitabı okudu
Reklam
sende gördüğümü görecekler diye ödüm kopuyor, hep aklıma geliyorsun. Bak gördün mü? Senin de gidecek başka bir yerin yok. Kaçmak istedikçe sana yakalanıyorum, söndürmek istedikçe sana yanıyorum. Yeniledim işte... Ama yine de seni seviyorum, sana bir sarılsam şimdi kırılsa yalnızlığımın kemikleri beni yokluğunla savaştırma kaybederim...
Sende gördüğümü görecekler diye ödüm kopuyor… Hep aklıma geliyorsun, Bak gördün mü? Senin de gidecek, Başka bir yerin yok… Kaçmak istedikçe Sana yakalanıyorum Söndürmek istedikçe Sana yanıyorum… Yenildim işte Ama yine de Seni seviyorum Sana bir sarılsam şimdi Kırılsa yalnızlığımın kemikleri Beni yokluğunla savaştırma Kaybederim.
Sende gördüğümü görecekler diye, ödüm kopuyor... hep aklıma geliyorsun, bak gördün mü? senin de gidecek, başka bir yerin yok... kaçmak istedikçe sana yakalanıyorum söndürmek istedikçe sana yanıyorum... yenildim işte ama yine de seni seviyorum sana bir sarılsam şimdi kırılsa yalnızlığımın kemikleri beni yokluğunla savaştırma kaybederim ÖZDEMİR ASAF
Sende gördüğümü görecekler diye, ödüm kopuyor... hep aklıma geliyorsun, bak gördün mü? senin de gidecek, başka bir yerin yok... kaçmak istedikçe sana yakalanıyorum söndürmek istedikçe sana yanıyorum... yenildim işte ama yine de seni seviyorum sana bir sarılsam şimdi kırılsa yalnızlığımın kemikleri beni yokluğunla savaştırma kaybederim
Reklam
Narsist baba özellikleri
Her şeyi hızlı, sıcak ve büyük lokmalar halinde yemeyi sevdiğinden, çocuğun acele etmek zorunda kalırdı; sofrada kasvetli sessizlik olur, uyarılarla bölünürdü: "Önce ye, sonra konuş," ya da "Gördün mü, ben yemeğimi çoktan bitirdim." Kemikleri dişlerle parçalamak yasaktı, ama sana serbestti. Sirkeyi höpürdeterek içmek yasaktı, ama sana serbestti. Asıl mesele, ekmeğin düzgün kesilmesiydi; ama bu işi üzerinden sos damlayan bir bıçakla yapıyor olman önemsizdi. Yemek artıklarının yere dökülmemesine dikkat edilmesi gerekiyordu, ama sonunda çoğu senin oturduğun yerin altında olurdu. Sofrada yalnızca yemekle ilgilenilmeliydi, oysa sen tırnaklarını temizleyip keser, kurşun kalemlerini yontar, kürdanla kulaklarını temizlerdin.
sende gördüğümü görecekler diye, ödüm kopuyor.. hep aklıma geliyorsun, bak gördün mü? senin de gidecek başka bir yerin yok. kaçmak istedikçe, sana yakalanıyorum.. söndürmek istedikçe, sana yanıyorum.. yenildim işte ama yine de seni seviyorum. sana bi sarılsam şimdi kırılsa yalnızlığımın kemikleri.. beni yokluğunla savaştırma, kaybederim.
"Sende gördüğümü görecekler diye, ödüm kopuyor... hep aklıma geliyorsun, bak gördün mü? senin de gidecek, başka bir yerin yok... kaçmak istedikçe sana yakalanıyorum söndürmek istedikçe sana yanıyorum... yenildim işte ama yine de seni seviyorum sana bir sarılsam şimdi kırılsa yalnızlığımın kemikleri beni yokluğunla savaştırma kaybederim."
KURAN'A ÖYKÜNMELER IX (BAKARA 259)
Gezgin yakardı Tanrı'ya, yorgunluktan bitik: Bir yudum su dileyerek ve bir gölgelik. Üç gün üç gece dolaşarak çölde, Kızgın sıcaktan ve tozdan ağırlaşan gözlerle Bakınırken çevreye umutsuz bir tasayla, Bir palmiye gördü ve bir kuyu altında. Ve varıp yanına palmiyenin bir koşu Kana kana içti soğuk suyu Serinletti kavrulan dilini ve
Sayfa 38 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
107 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.