"Çocukken bana hep yaşına göre olgun bir kız derlerdi. Hep en büyük bendim, benden küçüklere örnek olmak zorundaydım, okulda başarılı olmak zorundaydım. Yanlışlık, yaramazlık, afacanlık yapamazdım. Konuşmaya başlar başlamaz düzgün cümlelerle, Anadolu'da geziyor olmamıza rağmen İstanbul Türkçesiyle konuşuyordum. Böyle bir çocukluğun ardından ergenliğimle birlikte denge bozuldu. Çünkü büyük bir ihtimal unutulan bir şey vardı: SEVGİ! Ben de bu açığımı hep dışarıda karşılamaya çalıştım. Başvurduğum her duvar için başımda bir yumru oluşmuştu. Ama artık yumru oluşabilecek normal bir zemin kalmadığından ya da beynim yekpare bir yumru haline geldiğinden olsa gerek insanlardan uzak durmaya, en fazlası minimum düzeyde ilişki kurmaya karar verdim."
yapamazdım artık yapamazdım
yolun inkarından geliyordu ayak seslerim
ve umutsuzluğum daha büyüktü ruhumun direncinden
ve o bahar o yeşil evham
penceremin önünden geçen
gönlüme
"bak" diyordu
"yol almamışsın hiç sen, batmışsın..."