Göğe uzanan erkek tanrıların devasa heykelleri çevresinde dans eden hologram yayınları öyle gösterişliydi ki, sanal gölgeler şehrin her karesine yansırken, gerçek ile illüzyonu birbirinden ayırt etmek neredeyse imkansızdı ve bunu izlemek, halüsinojen almaksızın kafa yapardı.
Bir kişi mutluluk hissettiği sürece diğer herkes bu mutluluktan bir parça tadacaktı. Ama eğer biri acı çekerse, herkes bu acının gölgesinden payını alırdı.
Geçmiş görünmeyendir, dibe batırılandır, ama hala oradadır, bir sonrakinin üzerinde izini bırakmak için her an yüzeye çıkabilme kapasitesine sahiptir maalesef - ve sıradan bir deneyimin aksine- gözden kaybolmuştur.
Muhtemelen yine,
ameliyat parasını karşılayamadığı için kaybettiği karısıyla kırlarda buluşmak üzere yalnızlığa çekilmişti; çünkü odadaki koltuğa uzanıp simülasyon lenslerini takarak ve zihnini sanal bir rüyaya ışınlayarak, ölmüş aşığını taklit eden yapay zekayla vakit geçirmek gibi bir bağımlılığı vardı.
Sonuç itibarıyla annem gibi pasifizm yanlısı bir kadının, şiddete hizmet eden teknolojilerden hiç hazzetmediği halde, yıllardan beridir yapay zekalı bir savaş arabasına sahip olduğunu ve kendisini taklit edecek bir sistemi bizzat kurduğunu anlamam, beni fazlasıyla sarsan bir şok olmuştu.