Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Nitekim Cumhuriyet’i kuranlar Abdülhamid Han’ın kurduğu okullardan çıkmışlardır. Hem de gerçekten iyi bir eğitim alarak. Yılmaz Öztuna Abdülhamid kitabında bu konuyu çok güzel özetler: “ Cumhuriyet’i, istisnasız Sultan Abdülhamid devrinde eğitim gören kuşaklar kurdu. Cumhuriyet’in kurucusu Atatürk, Selanik’te modern ilkokulda, askeri ortaokulda, Manastır’da askeri lisede, İstanbul’da Harp Okulu’nda ve Harp Akademisi’nde okudu. Geniş kültür sahibi, mükemmel bir asker oldu. Almanya, Avusturya-Macaristan, Fransa, İngiltere, Birleşik Amerika’da daha yüksek kalitede subay yetiştirilmiyordu. Türk subayı, en iyi derecede Türkçe öğrendi. Nutuk’ta kullanılan inanılması zor zenginlikte bir Türkçe... Yabancı dil öğrendi. Prusya kurmaylarıyla strateji tartışması yapabilen bir kurmay subayı olarak yetişti.”
Sayfa 260 - Lopus YayınlarıKitabı okudu
Ne yazık ki Türkiye’de böyle bir sorun var; “ Atatürk’ü seviyor isen, Abdülhamid’e küfretmen gerek ya da Abdülhamid’i seviyor isen, o zaman da Atatürk’e küfretmen gerek gibi.” Hâlbuki bizim yapmamız gereken sadece tarihi araştırmaktır. Ne yazık ki yakın tarih bir nefret aracına döndü. Siyasi amaçlı bir nefret amacı.... Ünlü tarihçi Yılmaz Öztuna anlatır; “ Türkiye tarihi yazılır. İşte taksit taksit yayınlanır, herkes çok beğenir filan ama 12. cilde gelince Abdülhamid’i doğru anlatınca şaştım kaldım diyor, büyük bir tepki gelmeye başladı. İlk başta beni Türk Tarih Kurumu’na üye yapmak istediler üst düzey isimler diyor ardından Abdülhamid Han ile ilgili iyi şeyler yazınca, bir daha arkası gelmedi diyor.” Ne yazık ki bu kin üst makamlar tarafından yıllarca tetiklendi.
Sayfa 259 - Lopus YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Türkiye tarihinde ilk ciddi yenileşme hamlesinin kahramanı, 2. Sultan Osman'dır. O tarihten bugüne kadar Türkiye'de daima iki fikir, muhafazakarlık ve inkılapçılık karşı karşıya gelmiştir.
Sayfa 177Kitabı okudu
Ermeniler, Kürtçe konuşan Müslüman köylerini basarak, bulabildiklerini, kadın ve çocukları asla ayırmaksızın katliâm ettiler. Çok defa çengele asmak, hâmile kadınların karınlarını deşip bebeklerini süngüyle çıkartmak, erkeklerin organlarını kesip ağızlarına koymak gibi yıldırma metodlarını uyguluyorlardı. Öldürmeden önce Kürt kız ve kadınlarının mutlaka ırzına geçiliyordu. Ve üç beş yaşındaki kız ve erkek çocuklar buna dâhildi. Câmîleri, tekkeleri, medrese ve mektepleri Müslümanlarla doldurup ateşe veriyorlardı.
Sayfa 82 - Ötüken Neşriyat YayınlarıKitabı okudu
Hüseyin Nihal Atsız ve Yılmaz Öztuna, daha önce 1363 olan Türk Kara kuvvetlerimizin kuruluş tarihinin, Nihal Atsız 1963 ve 1973'te, Yılmaz Öztuna da 1968'de tekliflerini yaptılar. Değerlendirilen bu teklifler incelenerek Türk Kara kuvvetlerimizin kuruluş tarihi de 28 Haziran milattan önce 2009 olarak düzenlenmiştir.
Sayfa 193Kitabı okudu
Abdülhamid Efendi, sıhhatli idi. Spor yapar, ata biner, silâh kullanırdı. BİR MÜDDET İÇMİŞ, SONRA BIRAKMIŞTI. İbâdetini hiç ihmal etmezdi.
Sayfa 22 - Ötüken Neşriyat YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Bayram Tahtı"
(...). Zavallı Sultan Murad, atalarının tahtında değil, alelâde bir koltuğa oturtularak padişah ilân edilecekti. Hiçbir zaman da Bayram Tahtı'na oturamadı. Som altın ve mücevherler gömülmüş olan ve bugün Topkapı Sarayı Hazînesi'nde cam içinde teşhir edilen bu taht, vezîr-i âzam Dâmad İbrahim Paşa tarafından parçalar hâlinde Kahire'de yaptırıldıktan sonra bu parçalar İstanbul'da birleştirilmişti. Altın levhalar Derviş Bey'in, üzerine kakılmış mücevherler ise Kuyumcu İbrahim Bey'in eseridir. Bu şekilde taht 23 Eylül 1585'te Cihan Hâkanı Üçüncü Sultan Murad'a sunulmuştur. Bazıları güvercin yumurtası büyüklüğündeki zümrütleri, gök ve sarı yâkutları, zeberced ve fîruzeleri göz kamaştırmaktadır. İşte bu taht, 1585'ten saltanatın sonuna kadar yılda iki defa, bayram günleri padişahlar tarafından, bir de bîat (tahta geçme) törenlerinde mutlaka kullanılmıştır. Hiçbir padişah yılda iki defadan fazla bu tahta oturmamıştır. Son defa tahta oturup bîat kabûl eden zât Sultan Abdülaziz'in oğlu İkinci Abdülmecid'dir ki, 1922 Kasım'ı sonunda bu taht üzerinde halife sıfatıyla bîat kabûl etmiştir.
Sayfa 89 - Babıali Kültür Yayıncılığı, 5. Baskı.Kitabı okudu
Türkler, değerine inandıkları başbuğlarına körü körüne denecek şekilde itaat gösterirlerdi. "Büyük Kurultay" denen bir asiller meclisi vardı. Fakat son söz Yabgu'nundu. Yabgu'nun iradesi üzerinde münakaşa edilemezdi. Tabiatıyla böyle bir irade sisteminin üstün tarafları olduğu gibi, kötü tarafları da vardı. Başbuğlar, değersiz olunca Türk kavimleri parçalanır, tekrar oyman yaşayışlarına dönerlerdi. Bir müddet sonra değerli bir başbuğ ortaya çıkar, dağılmış Türk kavimlerini tekrar bir araya toplardı.
Sayfa 222Kitabı okudu
Yabancı kavimlerin ihaneti, Türk milliyetçiliği suúrunu uyandıracaktır. Mustafa Kemal, bu şuûrun temsilcisi olarak milli mücadelenin başına geçecek ve kazanacaktır. Ancak İttihad ve Terakki, Sultan Hamid'in aşırı düşmanı olmakla beraber, tamamen monarşisttir. İçlerinde bir tek cumhûriyetçi yoktur. Hepsi Osmanoğulları'na bağlıdır ve imparatorluğu, meşrûtî bir monarşiden ayn düşünememektedirler.
Sayfa 154 - Ötüken Neşriyat YayınlarıKitabı okudu
Üzerinde yaşadığımız topraklar, atalarımızın bizim hesabımıza yaptıkları sonsuz mücadelelerinin eseridir..
Reklam
7-8 yıl Türk donanmasında hizmet gören gemiler, topları çıkarıldıktan sonra, ya Türk armatörlere veya Avrupa'ya satılırdı.
Sayfa 129Kitabı okudu
XX. asrın eşiğine kadar birçok sâhada faydalı olabilen Sultan Hamid rejimi, bütün uzun iktidarların başına gelen akıbetten kendini kurtaramamış, yıpranmış, eskimiş, soysuzlaşmıştır.
Sayfa 177 - Ötüken Neşriyat YayınlarıKitabı okudu
Hiç yabancı gelmedi...
"Sultan Hamid'in son yıllarında mareşal maaşı ayda 300, tümgeneral 60, albay 25, binbaşı 12, kıdemli yüzbaşı 10. yüzbaşı 5. üsteğmen 3, teğmen 2 altındı.,"
Sayfa 95 - Ötüken Neşriyat YayınlarıKitabı okudu
XVI. asırda da Türk kültürünün seviyesi, Avrupadan ilerideydi. Ilköğretim ve okuyup yazma, Avrupaya nazaran pek çok gelişmişti. Aydın tabaka ve kitap okuyanlar da önemli sayıdaydı. Avrupada bin yazma eseri bir araya getiren hükümdarlar parmakla gösterilirken, Doğuda onbinlerce yazmadan müteşekkil pek çok kitaplık vardı. XVI. asırda Avrupada basılan kitapların tirajı çok düşüktü. Bu tirajın çok fazlasını Türkiyede hattatlar ortaya koyabiliyordu.
Sayfa 215Kitabı okudu
''Ey Türk Oğuz Beyleri! Üstten gök çökmedikçe, alttan yer delinmedikçe, bil ki, Türk milleti, Türk yurdu, Türk devleti, Türk töresi bozulmaz. Ey Türk milleti! Kendine dön! Su gibi akıttığın kanına, dağlar gibi yığdığın kemiklerine lâyık ol!'' Bilge Kağan
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.