"Senin gezegenindeki insanlar, aynı bahçede beş bin tane gül yetiştiriyorlar... Ama yine de aradıklarını bulamıyorlar. Oysa aradıklarını tek bir gülde ya da bir damla suda bulabilirler."
Ağır ağır ilerledigimiz bu serüvende Dune Çocukları ile nihayet gaza basıyoruz. İlk iki kitaba göre çok daha sürükleyici ve adrenalin dolu olan Dune Çocukları'na tek kelime ile bayıldım.
Asla bir karaktere bağlı kalamıyoruz, kalmaya kalkarsak da Frank Herbert onu elimizden acımasızca alıyor ya da o karakterin karanlık yanını çırılçıplak bir
Yazma konusundaki özrümü görmüyorum , bağlanmak , bağlılık gibi bir şey işte burada yazmaya zorluyor beni. Yazıyorum. Hayat istemesem de oynuyor benimle. Bazen kendimi bir sahnede figüran gibi görüyorum, dekor hazır, ''perde'' deniliyor ve doğaçlama başlıyor. Kurgu yok, hazırlık yok , ne zaman ne olacağı belli değil, oynuyorum
İyi oyuncu muyum?
Sinema veya televizyona uyarlanan eserlerini saymazsak, Orhan Kemal ile gerçek anlamda bir tanışma oldu bu kitap... Genelde bunu dedikten sonra 'Orhan Kemal'le geç kalmış bir tanışmaydı' şeklinde bir mahcubiyet cümlesi kurmam beklenebilir ama ben iyi ki de bu kitaplar bu yaşlarıma denk gelmiş diye büyük bir memnuniyet duyuyorum açıkçası.
Zaten