Abuk subuk düşünceler yine burada,
Aklımın bir köşesinde.
Sinsice ve illetçe,
Her gün doluşup geliyor istemsizce,
Benden oldu sanki.
Yine bur sabahın pisliğine,
Akşamını nefretle bekleyecek bir bireyim.
Şule Gürbüz
Sanat tarihçisi, saat tamircisi, şair, felsefeci, tiyatrocu, hikayeci...
cercisanat.com/dergi/1/sule-gu... dergisindeki söyleşisinde der ki:
"İyi yazan herkes biraz şair, biraz felsefeci, biraz mistik, biraz hikâyeci… olabilmek, bunların kamil bir karışımı olmak zorundadır." Kendisi de öyle bir isim.
Zaman
" Ufaklığım
Eğer bu mektubu şu an gözyaşları eşliğinde okuyorsan hemen şimdi okumayı bırak ve kendine çekidüzen verene kadar da sakın eline alma. (Bu bir emir!)
Çoğu zaman sözümü tutmazsın ama bu sefer beni dinlediğini umuyorum.
Sakın korkma küçüğüm, bu mektupta kötü bir şey yazmıyor. Kalp atışlarını normal seviyeye indirip rahat bir nefes
“Aoife'nin Ybarisan kızı ve Malachi'nin Islorian oğlu bir araya gelerek her iki diyara da barış getirecek.”
Bu kitapta hoşuma gitmeyen tek şey serinin geri kalanı yayınlanmadan önce okumuş olmam ve artık beklemek zorunda kalmam. Mecbur İngilizce bulup okuyacağız.
Kitaba gelecek olursak…
Aniden kimseyi tanımadığınız ama herkesin sizi
Sadece hayatta kalmak için harcanmayan zaman lüksüne ihtiyacınız vardır.
Devletin insanlığın evrendeki yerini anlama arayışına değer verdiği bir ulusta yaşamaya ihtiyacınız vardır.
Entellektüel arayışın sizi keşfin sınırlarına götürebileceği ve keşif haberlerinin sürekli olarak yayılacağı bir topluma ihtiyacınız vardır.
Yine de kozmik bakışın
Yeter bu kadar yadırgadığın kendini
Yalnızlığın kendindir, sen sen olamadın
Başaramadın ayakta durmayı
Şimdi arıyorsun kendini çaresizce
Umutsuz birinin evini çaldın
Kapıyı zorladın ve kırdın belki de
Asla yapmam asla etmem
Durdurma kendini salıver
Bugün yine içimde bir boşluk var.
Yüreğimdeki hüzün ruhumu sarıp sarmalıyor.
Manasızlığın ve sevgisizliğin pençesinde kıvranıyorum.
Yalnızlık beni kuşatmış hiçlikle yüz yüze bırakmış.
Hiçbir şeyin anlamı kalmamış gibi hissediyorum.
Dünya etrafımda dönerken ben içimdeki çaresizlikle adeta donup kalmışım.
Ne yapacağımı bilemiyorum.
İnsanlar, yanımdan geçip giderken ben, kendi içimde kaybolmuşum.
Kimse beni göremiyor kimse beni anlayamıyor.
Sevgisizlik sanki ruhuma bir zehir gibi işlemiş.
Kalbim yaralı bir kuş gibi çırpınırken kimse ona merhamet etmiyor.
Yalnızlığım içimi kemiren bir yaban domuzu gibi her geçen gün daha da derinleşiyor.
Bu karanlık bulutlar hiç dağılmayacakmış gibi geliyor bana. Ne zaman güneş doğacak ne zaman içimdeki bu karanlık gölgeler dağılacak bilmiyorum.
Belki de hayat hiçliğin içinde kaybolup gitmek üzereyken ben son umudumu da kaybediyorum.
Sen
Açmışsın kollarını koşuyorsun üzerime
Bir işık yanıyor kenar evde; bulutların üzerinde
Piramitlerden bir sancı karnıma doluyor
Etraf, Mısırın eski bir köyü, eski güneş ve eski yıllar
Sahiplerinden yeni kurtulmuş kullar
Yüzükoyun siyahi bir adam yatıyor yerde kıpırdamadan
Rum köylülerini kipriklerinle kalbime attığını hissediyorum
Beyaz
Bir genç varmış,
Bir güzelin kalbini kırınca eksik kalmış.
Uzun bir düşünce havuzundan,
Akıl dermanından geçmiş.
Ama fikri gerçeğin ahvalinde değilmiş,
Bir genç varmış sadece varmış.
Gece ve gündüz bir yerde bitecek,
Şuradaki sandalye gibi bekliyorum,
O düz bir ağaca bakar ya,
Ha işte onun gibi.
Kitlenmişim duygulara karşı,
Aklımda bin bir şehir yığıntısı,
Demiye demiye lafım eskimiş.