Ah ısırılan ağız, ah öpülen uzuvlar,
ah aç dişler, ah birbirine dolanmış bedenler.
Ah umudun ve uğraşın deli koşumu içinde düğümlendiğimiz ve umutsuzluğa kapıldığımız
Ve şefkat su kadar, un kadar hafif.
Sözcükse dudaklarda daha yeni başlamış.
Ve dans ediyor ateşli yongalarla yaralı ruhum. Arayan kim? Hangi sessizlik bu yankılarla dolu?
Nostalji saatidir, mutluluk saati, yalnızlık saati, ama asıl benim saatim!